Yazı alıntıdır !
 
RİDVAN ERTAN yazmış
Bundan tam 20 yıl öncesi 4 Kasım 1995 günlerden Cumartesi. Sütçüler’de güz mevsiminin son demleri.

             Sütçüler ilçesi bir taraftan bağ bozumunu tamamlarken, bir taraftan da göz kırpan kışa  hazırlanıyordu.

             Eskiden bir başka güzel olurdu güz mevsimleri. Oysa bu mevsim uzun zamandır yağışsız geçmişti. İlçe halkı günlük sohbetlerde hep şu noktaya dikkat çekiyorlardı:

             “Nerede kalmıştı o güz yağmurları?”

             Penceremden, dar sokaktan geçen iki yaşlının, baston tıkırtılarına karışan şu sözlerine kulak misafiri oluyorum.

-          Mevsimler mi değişti acaba?

-          Fakat bugün havada bulutlar var. Kim bilir öğleden sonra yağacak galiba.

-          Allah’ın işine karışılmaz. Allah bilir

-          Ne verirse tatlısından versin...

Belliki Seferağa Camisinden, sabah namazından çıkmışlar. Her zaman olduğu gibi, ellerinde sıcacık fırın ekmekleri ile evlerine dönüyorlardı.

              Sabah erken kalkmış, Isparta’ya gidecek otobüse hazırlanmıştım. Henüz kömür alamamış şimdilik hazır torba  kömürü alacaktım. Gidiple gitmemek arasında kararsızlıkla otobüse bindim. Otobüs ilçe çıkışında yolcu almak için durdu. Yola yüz metre mesafede görevli olduğum, okulumun gece açık bırakılan ışıklarının hala sönmemiş olduğunu görünce otobüsten indim. Belli ki nöbetçi geceden çekip gitmiş, yada uyuya kalmıştı. Gönlüm razı olmadı milli servetin boşa harcanmasına. O an Isparta’ya gitmekten vaz geçip ışıkları söndürmeye gittim. Üzüldüm ışıkları söndürürken bu nasıl sorumsuzluk diye. Pazartesi günü gerekli uyarımı yapacaktım.

Öğleye doğru hava kapandı. Ortalık birden karardı. Gök yüzünde simsiyah bulutlar, ortalık son derece sessiz ve sakin... Bir anda bardaktan boşanırcasına yağmur başladı. Ders verdiğim küçük talebelerimle evimin penceresinden ilk anda sevinçle yağmurun yağışını seyrettik.Ancak daha sonra yağmur gittikçe etkisini artırınca sevincimizin yerini endişe almaya başladı. Aileler güçlükle gelip çocuklarını alıp döndüler. Aralıksız şimşekler çakıyor, zaman zaman yağmur doluya dönüşüyordu. Tüm cadde ve sokakları sel almış götürüyordu.

Yağış bütün şiddetiyle aralıksız sekiz saat gece yarılarına kadar sürdü. (metre kareye 550 kg) Gece yarısı ortalık durulduğunda tüyler ürpertici sonuç karanlıktan pek farkedilmiyordu. Onlarca ev yıkılmış, cadde ve sokaklar derin yarıklarla tahrip olmuştu. En üzücü olanıda yocu otobüsünün ilçe girişinde sel sularına kapılıp sürüklendiği haberiydi.

Haberi alır almaz, kapanan yollardan otobüsün bir sandal misali, azgın derenin sularında kaybolduğu yere gece yarısı güçlükle ulaşabildik. Bir de ne görelim: Büyük bir mucize eseri otobüs üçyüz metre sürüklen-dikten sonra, dere yatağında bir çınar ağacına yaslanarak durabilmiş. Üzerinden yükselip akan sel sularından zor farkediliyordu.

Yolcular otobüsün tavanındaki havalandırma kapağından, çıkmayı başararak ağacın dallarına konmuşlar. Altı yolcu o esnada, sel sularına kapılarak çığlıklar içerisinde kaybolmuşlar. Ağaçtaki yolcular birbirlerine sımsıkı sarılarak sanki yumak  oluşturmuşlar. Tam dört saat aralıksız yağmurun altında bir taraftan birbirlerine umut vermişler, diğer taraftan umutları azaldıkça son dualarını edip her saniye ölümü hissetmişler. Ta ki... Yağışın kesilip selin alçalmasıyla ulaşan yardıma kadar.

Ağaçtaki on dört yolcu kurtarılmıştır. Sele kapılan altı kişiden dördünün cesedi bulunmuş ikisinin ise bulunamamıştır. Ölenlerden ikisi ünüversiteye hazırlık için şehre gidip gelen dersane öğrencisi.

Ölenleri bugün birkez daha rahmetle anıyorum. İlçede nezaman bir yağış başlasa YİNE Mİ? Şokunu hala üzerimden atlatamıyorum. Hele o can kurtaran ağacı her gördüğümde olayın dehşetini yeniden yaşıyorum.

Okulumun açık bırakılan sönmeyen ışıkları ya sönmüş olsaydı? Ölüm otobüsünden inip şimdi hayatta  olabilecekmiydim acaba? İşte yaşam ile ölüm arasında gidip geldiğim ince bir çizgi.

“Okulumun sönmeyen ışıkları” 

ve..yaşadığıma şükrediyorum..

Tanrım! Yaşamak   ne  kadar  güzel…

OLAYI ANLATAN YAZAN: RIDVAN ERTAN...

ALLAH BİNLERCE ŞÜKÜR OLSUN Kİ RIDVAN ABİMİZİ ALLAH KORUMUS, ALLAH BİR DAHA BÖYLE KAZA VE FELAKETLER GÖSTERMESİN.
  


 UNUTMADIK UNUTAMAYACAĞIZ... 
 VE BUGÜN 4 KASIM....!  
 SEL FELAKETİNDE KAYBETTİKLERİMİZ;   

1-MUSTAFA ÖZKAN (Ziraat Bnk) 
2-AYSEL ÖZKAN     - eşi 
3-PTT MEMURU METİN SARPDAĞ ın 6 YAŞINDAKİ OĞLU  EMRE? 
4-YUSUF ALTINBAŞ (Ünivrst hazrlk Dersane öğrncsi) 
5-ÖZLEM UMAY -Başçvşun kızı ''    '' ''  (Balıkesir) 
------------------------ 
6-BEYDİLİNDEN ŞÖFÖR ? (ELEME'NİN ORDA) 

(ALLAH HEPSİNE RAHMET EYLESİN.RUHLARINA FATİHA) 

Faruk Daşdöner’den Isparta 32 Spor’a destek Faruk Daşdöner’den Isparta 32 Spor’a destek

(Afet sonrası ortamağarda oturduğum (bekir ortaçaeşme'nin) evimin önünün hali)

SEL FELAKETİNDE AĞAÇTA MUCİZE KURTULANLAR 
1-SERHAT EKEN 
2-İSMAİL AKIN 
3-AHMET ÖZMEN 
4-EMİN ACAR 
5-NEŞET KESİKTAŞ'IN DAMADI (Boğazköylü) ? 
6-M.ALİ ARACININ EŞİ 
7-HASAN KUNT'UN KIZI (Kazanın şokunu atlatamayıp sonra öldü) 
8-M.ALİ ARACI'NIN 1 yaşında ÇOCUĞU 
9-KALORİFER TESİSATÇISI ? 
10-..... 

(TEKRARINDAN SAKLASIN,ALLAH OCAKLARINA BAĞIŞLADI) 

Kaynak :yesilsutculer.tr.gg

Editör: Özge Çelik