Alzheimer’ın geri döndürülemez bir hastalık olduğunu vurgulayan KÖKTÜRK, konuyla ilgili şu bilgileri verdi:
Demans (bunama) beyin hücrelerinde hasarlanmaya bağlı kişinin günlük yaşamını etkileyecek şekilde beyin fonksiyonlarının ilerleyici şekilde bozulmasıdır. Bu bozulma zamanla hastanın günlük yaşamını sürdürmesini imkânsız hale getirir. Demansa yol açan hastalıklar arasında “Alzheimer Hastalığı” en sık görülendir. Türk Alzheimer Derneği verilerine göre ülkemizde yaklaşık 600 bin aile bu hastalıkla mücadele etmektedir.
Alzheimer Hastalığı halen geri döndürülemez bir hastalıktır. Şu an için erken ve orta-ileri evrede başlanan tedaviler hastalığın ilerlemesini durdurmaz, kaybedileni geri kazandırmaz. Alzheimer Hastalığı dünyada kanser ve kalp hastalıklarından sonra en pahalı hastalıktır. Ancak harcamaların çok büyük kısmı hasta bakımına yöneliktir. Bu bakımı birincil olarak aileler üstlenmektedir. Bu durum hastalığın sıklıkla geri planda kalan sonuçlarından birini doğurmaktadır: Hastanın ve bakım verenlerin (bir nevi) zorunlu sosyal izolasyonu.
Peki bakım verenler hastaların ve dolayısıyla kendi hayatlarını bir nebze kolaylaştırmak için evde ne gibi düzenlemeler yapabilir? En önemli noktalardan biri mümkünse bu hastaların alışkın oldukları şekilde ve düzende yaşamaya devam etmelerinin sağlanmasıdır. Hastalar genellikle ileri yaşta oldukları için görme fonksiyonları da büyük ihtimalle etkilenmiştir. Bu nedenle evlerde ışıklandırmanın iyi olması, koridorların sonunun aydınlık olması önemlidir. Hastanın kendi odasını düzenlerken şahsi eşyalarının kullanılması, hatta odanın girişine fotoğrafının asılması aidiyet duygusunu artıracaktır. Ortak kullanım alanların (tuvalet, banyo, mutfak gibi) kapılarının dikkat çekici/ayırt edici renklerde düzenlenebilir. Hasta öz hijyenini sağlayabilecek kapasitede ise bu malzemeler ulaşabileceği yerlerde bulunmalıdır. Hastanın günlük olarak kullandığı eşyalar alışıldık yerlerinde olmalı yer değişikliği yapılmamalıdır. Güvenlikleri içinde halıların yere sabitlenmesi, prizlerde çocuk güvenliğinin kullanılması, pencerelerin üstten açılacak şekilde kullanılması, gece aydınlatması yapılması, gerekli yerlere korkuluk veya trabzan yerleştirilmesi, mobilyaların sabitlenmesi, ocak ve delici kesici aletlerin olduğu dolaplara çocuk kilidi takılması, kabloların duvara veya eşyalara sabitlenmesi gibi uygulamalar olası yaralanma riskini azaltacaktır.
Demanslı yaşlı ile yaşayan veya bakım veren kişilere neler önerebiliriz? Hastalığın evresine göre bu hastaların durumu ev içinde kendi işini halledebilecek düzeyden, tamamen bakım verene bağımlı düzeye kadar değişebilir. Hastalık ilerledikçe iletişim problemleri başlar. Bu hastalarla sözel iletişim kurulurken göz temasının kurulmuş olmasına ve dikkatinin konuşan kişide olmasına özen gösterilmelidir. Gürültü, yoğun ses gibi uyaranlar dikkatini dağıtacaktır. Konuşurken ses tonu sakin, cümleler basit ve anlaşılır olmalıdır., gerekirse birkaç kez tekrarlanmalıdır. Anlama ve tepki verme süresi uzayabileceğinden sabırlı olunmalıdır. Kelime bulmakta zorlanıyorsa seçenekler sunulabilir. Yaptığı kelime hatalarına ve yanlış anlamalara gülmek hastayı rencide edecek ve daha çok içe çekilmeye neden olacaktır. Eğer hasta inatçı ve sinirli ise sakin olunmalı, hasta ile laf dalaşına girilmemelidir; (hasta izin veriyorsa) yavaşça eli tutulup sakince kendisini anlamaya çalıştığınızın yanında olduğunuzun söylenmesi sakinleşmesine yardımcı olabilir. Hastalarda amaçsızca dolaşma davranışı sık görülür. Bu durumda inatlaşılması veya fiziksel güç kullanılması uygun değildir. Dikkati dağıtılmaya, dolaşma nedeni anlaşılmaya çalışılabilir. Çünkü bu davranış eski davranışların tekrarı olarak amaçsızca olabilse de susadığı veya tuvaleti geldiği için kalkıp gitmek istediği odayı bulamamasına bağlı olabilir. Bakım verenler hastalarda sık görülebilen aşırı tepki verme, öfke, aldırmazlık, korku, inatçılık, şüphecilik gibi davranışların hastalığıyla ilişkili olduğunu bilmeli ve bunları kişisel algılamamalıdır.”