Yalvaç Devlet Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Berire YAVUZ, “18-24 Kasım Antimikrobiyal Farkındalık Haftası” nedeni ile konu hakkında vatandaşların dikkatini çekmek ve bilinçlenmelerini sağlamak amacıyla bilgi verdi.
Dr. Yavuz, antimikrobiyal direnç probleminin insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük 10 küresel halk sağlığı tehdidinden biri olduğunu vurgulayarak şu bilgileri verdi:
“Antimikrobiyaller; çeşitli mikroorganizmaların neden olduğu enfeksiyonların önlenmesinde ve tedavisinde kullanılan antibiyotik, antiviral, antifungal ve antiparaziterleri içeren ilaçlardır. Bu ilaçların gereksiz ve yanlış kullanımı, direnç problemi gibi ciddi sorunlara yol açmakta ve hastalıkların tedavi süreçlerini zorlaştırmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü antimikrobiyal direnç problemini insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük 10 küresel halk sağlığı tehdidinden biri olarak saymaktadır.
Antimikrobiyal Direnç Nedir?
Antimikrobiyal direnç, enfeksiyona neden olan patojenlerin, kendilerine karşı kullanılan ilaçlara direnç geliştirmesi durumudur. Bu durumda, antimikrobiyal ilaçlar kullanılsa bile mikroorganizma canlılığını sürdürür. Dolayısıyla enfeksiyonların tedavisi zorlaşır, tedavi süreleri uzar, maliyetler artar ve ölüm oranları yükselir. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre dünya çapında dirençli mikroorganizmaların hastane maliyeti yaklaşık yıllık 730 milyar dolardır.
Ne yazık ki Türkiye, kişi başına antibiyotik tüketiminin yüksek olduğu ülkelerden biridir. Bu yoğun tüketim, diğer ülkelere kıyasla direnç oranlarının yüksek görülmesine yol açmaktadır. Antibiyotiklerin fazla ve uygunsuz kullanımı direnç gelişiminin yanında, ilaç yan etkileri ve artan maliyet gibi diğer sorunlara da yol açmaktadır.
Özellikle sonbahar ve kış aylarında daha sık karşılaşılan grip ve nezle gibi enfeksiyonların %80-90’ı virüs kaynaklıdır ve bu tür enfeksiyonlarda antibiyotik kullanımı etkili değildir. Ancak, birçok vatandaşımız bu durumun farkında olmadığından, hekimlerden antibiyotik yazılması konusunda ısrarcı olabilmektedir. Oysa antibiyotikler virüslere karşı etkili değildir; ağrı kesici veya ateş düşürücü olarak kullanılmaz. Gereksiz yere kullanılan antibiyotikler bağışıklık sistemini güçlendirmez; aksine, vücuttaki yararlı bakterileri de öldürerek normal floranın değişmesine ve çeşitli yan etkilere neden olabilir. Bu nedenle, hekim önerisi olmadıkça antibiyotik kullanılmamalı ve hekim tarafından gerekli görüldüğünde önerilen doz ve süreye mutlaka uyulmalıdır.
Antimikrobiyal direncin önüne geçmek, çeşitli önlemlerle mümkün olabilir. Aşı ile önlenebilen hastalıklar için etkili bağışıklama programlarının sürdürülmesi kişilerin bu enfeksiyonlardan korunmasını sağlayacak ve antimikrobiyal gereksinimini azaltacaktır. Sağlık hizmetlerinde el hijyenini de kapsayan standart enfeksiyon kontrol önlemlerinin uygulanması ayrıca sanitasyon ve gıda güvenliği uygulamalarının sağlanması dirençle mücadelede alınabilecek diğer önlemler arasında sayılabilir.
Antimikrobiyal direnç, küresel bir sağlık tehdididir. İlaçların doğru ve akılcı kullanımı, aşılama, hijyen kurallarına uyum ve enfeksiyon kontrol önlemlerinin uygulanması, dirençle mücadelede kritik öneme sahiptir. Antimikrobiyal ilaçların etkinliğini korumak hem bugünkü hem de gelecek nesillerin sağlığı için hayati öneme sahiptir.”