Dinar, 1 Ekim 1995’te 24 saat içerisinde 53 kez sallandı. Saatler 17.57’yi gösterdiğinde ise deprem Dinar’ı 6.0 şiddetinde vurdu. Tam 25 yıl geçmesine rağmen Dinar, bu acıyı asla unutmadı. Yakınlarını depremde kaybeden vatandaşlar, her yıl dönümünde vefat edenlerin mezarına koşuyor.
Yıllar geçmesine rağmen izleri silinemeyen Dinar depremi, her vatandaşın hafızasında hâlâ tazeliğini koruyor. Dinar’ın sokakları, eski evleri hiçbir zaman bu izi silemedi.
Depremden hemen sonra bölgeye gelerek incelemelerde bulunan deprem uzmanı Japon heyeti, çürük yapı ve kalitesiz malzemelerden yapılmış binaların bu depreme dayanamadığını söylemişlerdi.
“Deprem değil çürük binalar öldürür”
Deprem yönetmeliklerine uygun olmayan, hasar durumu bile tam olarak bilinmeyen çok sayıda binada milyonlarca insanımız yaşamını sürdürmektedir. Şehirleri yönetenler ve hükümet, insanların can güvenliği için adım atmalı. Bilim adamları “deprem değil çürük binalar öldürür” diyerek klişe sloganlarla durumun ciddiyetini gözler önüne sermeye çalışıyor.
İstanbul depremi ve hazırlık tartışmaları
İstanbul Kartal’da şubat ayında bir binanın çökmesiyle yaşanan facia ardından Silivri'de meydana gelen 4,7 ve 5,8 büyüklüğündeki deprem muhtemel bir İstanbul depremine hazırlık tartışmalarını gündeme getiriyor.
Türkiye’de yapı, üretim ve denetim sisteminin öteden beri sorunlu olduğu malum. İstanbul’daki 1 milyon 650 bin binanın yüzde 60 ila 70’inin kaçak ve riskli olduğu, yani depreme karşı güvenli olmadığı ifade ediliyor.
Yapı stokunun deprem ve afetlere karşı güvenli olmadığını 1999’da açıkça ortaya çıkaran Doğu Marmara Depremi, Türkiye’nin en acı deneyimlerden biri.
Bu depremde resmi rakamlara göre; 18 bin kişi öldü. Binaların yüzde 25’i kullanılmaz hale geldi. Depremin merkezi Gölcük’ten epey uzakta olan İstanbul, Tekirdağ, Eskişehir ve Zonguldak gibi illerde bile can ve mal kayıpları oldu.
İnşaat Mühendisleri Odası’nın (İMO) verilerine göre, İstanbul’da 30 bin yapı hasar gördü, bunların 3030’u ağır hasar aldı. Olası bir İstanbul depremine karşı öncelikli olarak kentteki yapı stokunun depreme güvenli hale getirilmesi gerekir.
“Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası”
1996'da yürürlüğe giren “Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası” 23 yıl sonra güncellenerek 2019 yılında yenilendi. Eski haritada bölgede beklenen maksimum yer ivme 0.4 g olarak tespit edildi ve binaların bu değeri dikkate alınarak yapıldı. 2019 yılında yürürlüğe giren yeni haritaya göre; deprem tehlike değerlerinin Seferihisar ilçesi için 0.474 g, Denizli'nin Bozkurt ilçesi için ise 0.367 g olarak güncellendi.
AFAD ve Kandilli neden farklı sonuçlar veriyor?
AFAD, yer sarsıntılarını kırılan fay uzunluğun baz alan Moment Büyüklüğü (Mw) ile hesaplarken, Kandilli Rasathanesi Yerel (Lokal) Büyüklük (Ml) yöntemini kullanıyor. Dolayısıyla iki kurumdan gelen farklı veriler birbiriyle çelişmiyor, sadece farklı ölçme yöntemleri kullanılması nedeniyle farklı ölçü birimlerinde sonuçlar veriyor.
Türkiye'deki depremler ortalama 20 kilometre derinlikte oluyor. Deprem merkezinin yeryüzüne yakın olması depremi daha kısıtlı bir alanda ancak daha şiddetli hissedilmesi sonucu doğuruyor.
Depremden sonra alınan kararlar unutuldu
Marmara depreminin hemen sonra riski binaların gözden geçirilmesi, deprem güvenliği olmayanların ya güçlendirilmesi ya da yıkılarak yeniden yapılması yönünde kararlar alındı. Ancak depremin açtığı yaralar iyileşmeye, acılar unutulmaya başlanınca alınan bu kararlar da unutuldu.
En son İstanbul Kartal’da bir binanın çökmesi ve 21 kişinin vefat etmesi buna en bariz örnek… Çarpık kentleşme ve çürük yapılar konusunda yerel yönetimlere çok iş düşüyor ama maalesef bu görevlerini yeterince yerine getirdikleri söylenemez.
Depremlerde kayıpların büyük olmaması için mutlaka yerleşime açılacak yerlerde jeolojik-jeoteknik etütler yapılması gerekmektedir. Tüm belediyelerin mutlaka Jeoloji Mühendisi istihdam etmesi ve mevcut mühendislerin mesleki eğitimlerini zorunlu hale getirmeleri gerekir.
Kamuya ait binalar mutlaka gözden geçirilmeli
Riskli ve kaçak yapılar mutlaka tespit edilmeli. Hastane, okul gibi kamu binaları gibi riskli binalar tespit edilmeli. Çünkü bu binalar önemli. Yine vatandaşlar sadece deprem olduğunda değil, deprem gerçeğini her zaman hatırlamalıdır. Deprem bilincine varılmalıdır.
Toplanma alanları yetersiz
1999 Marmara depreminin ardından Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) ile ortaklaşa hazırlanan ve 2002’de tamamlanan ‘Afet Önleme Azaltma Temel Planı’na göre İstanbul’da belirlenen 493 boş alandan geriye 77 adet toplanma alanı kalmış… Allah korusun, büyük bir deprem olacak olursa toplanma alanlarımız bile yetersiz.
Sonuç olarak; çürük zeminlere bina yapılmaması gerekir. Depremler değil, ihmaller öldürüyor. Deprem yönetmelikleri herkes için çok önemlidir. Vatandaşların toplanabileceği alanların bir an önce belirlenmesi gerekir. Özellikle ciddi yeşil alanların bırakılması ve bunların halka bildirilmesi gerekir.
Haber32/Nadir Öngören