Covid 19'dan daha tehlikeli bir salgın var. Depresyon ve intihar salgını... Gençler ateizm, nihilizm, alkol, uyuşturucu, internet oyunları, ilgi ve sevgi eksikliği yüzünden intiharı seçiyorlar. Dini cemaat yurtlarında kalmadığı için medyanın hiç gündeme getirmediği yüzlerce genç hayattan kopuyor ve ellerimizden kayıp gidiyor ve biz yalnızca izliyoruz...
İntihar eden tıp öğrencisi Enes Kara'nın asıl problemi ne din, ne aile baskısı, ne okuduğu üniversite. Birkaç yıldan beri ateizmin pençesinde kıvrandığı için hayata karşı aşırı ümitsiz. Burada özellikle ateizmin ve seküler eğitimin sorgulanması gerekirken Pandora'nın kutusunda buldukları umudu da yok eden sol görüşlü gruplar dine, dini yurtlara, imam hatiplere sövme derdindeler. Bu genç keşke tedavi edilebilseydi, yaşadığı depresyondan kurtulabilseydi. Keşke Allah'a iman etmenin, O'na sığınmanın güzelliğini tadabilseydi... Çocuklarımızı, gençlerimizi ateistlerden koruyalım. Zira her fırsatta intiharın tek çıkar yol olduğunu bilgisayar oyunlarında bile kulaklarına usulca onlar fısıldıyorlar...
Ebeveynler, gençlerin hangi mesleği seçeceğine, hangi okulu kazanacağına, ne yeyip içeceğine yorduğu kadar onlar için kurulan tuzaklarla nasıl mücadele edeceklerine, maneviyatsız, hastalıklı bir ruh haliyle nasıl yaşayacaklarına kafa yoramıyorlar. "Bu pahalılıkta bu harçlık yetmez, fazlası lazım." demeyi biliyorlar ancak "Böylesi soğuk bir dünyada sevgi ve ilgimiz de bol kepçe olsun, hiç üşümesin." demeyi akıl edemiyorlar.
Enes'in ailesinin yaşadığı acıyı biz tahayyül bile edemeyiz. Onun duygularını çok önceden bilip onun elini düşmeden tutmuş olmayı, ona sarılmayı ve onun iyi hissetmesi için neler vermezlerdi kim bilir...
Fakat bazı aileler ne yazık ki günümüz gençliğini anlamıyorlar.
Bu günü dünle kıyaslayan, ne koşullarda okuduğunu temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp anlatan veliler vardır. "Elektrik yoktu da mum ışığında çalıştım. Yurtta yumurta yoktu da gizlice tavuk besledim. Kıyafetim yoktu hayvan avlayıp derisiyle üst baş edindim." gibi sözde çocuklarını gayrete getirecek hikayeler...
Bugünün şartları maddi anlamda çok konforlu olabilir. Ancak ne yazık ki manevi anlamda çok daha zor. Teknolojinin ağları onu iyi ve güzel olan herşeyden uzaklaştırmada pek mahir. Yaşamı, ölümü ve yeryüzündeki herşeyi saçma gösterip her türlü hazzın ötesinde yüksek bir binanın tepesinden atlamanın da nasıl bir duygu olduğunu tattırmak isteyebiliyor. Bunu yaparken de sanal alemlerden tüm evrene mesajını gönderiyor. Aile, din, ahlak, sevgi, saygı gibi değerler değersizleştirilmek suretiyle pek çok ünlü de "bağnaz ve yobaz zihniyetleriniz" diyerek o sese katkıda bulunabiliyor. Zira konu orada yitirilen bir hayat olmaktan çıkmış, İslam'a vurmak için muhteşem bir materyale dönüşmüştür.
Modernizm, doğarken de ölürken de bu senin kendi seçimin olmalı, başkasının değil diyerek kürtajı da ötenaziyi de intiharı da en tabi hakkımızmış gibi bilinçaltına işliyor. Sonrası kolay. Yeni dünya düzeni için insan nüfusunun azaltılması kadar güzel birşey olabilir mi?
Her genç, her çocuk bizim için değerli. Onlara el uzatmak, onlara vakit ayırmak, kalabalık bir dünyada yalnız bırakmamak, değerli hissettirmek, "Başarılı olsan da olmasan da doktor da olsan mühendis de simitçi de olsan seni çok ama çok seviyorum ve hep yanındayım." duygusunu vermek çok zor olmasa gerek...