Isparta

Hafız Demiralay'ı Tehdit Eden Rumlar

Tarihçi Yaza Bekir Manav, Milli mücadele döneminde büyük emeği olan Hafız İbrahim Demiralay'ı tehdit eden iki Rum vatandaşın sözlerini aktardı.

Abone Ol

Merhum Hafız İbrahim Demiralay Batçıoğlu Harlambos ve Panayot adlı Ispartalı iki Rum’un, Anadolu’nun işgâlinde kendisine tehditvâri sözlerle ihânetlerini şu şekilde aktarıyor.

Hafız İbrahim bir gün Isparta’da Pekmez Pazarında Hacı Eminzâde, Hacı Rüştü Efendi’nin mağazasında oturuyor.

Mağazaya Hafız İbrahim’i ve onun milli mücadelede etkin rol aldığını bilen Batçıoğlu Harlambos ve Panayot adlı iki Ispartalı Rum gelirler.

Her iki Rum da vaktiyle Hafız İbrahim’in babasıyla ticaret ortaklığı yapmış, dost görünen kimselerdir.

Hafız İbrahim bu iki Rum’un “Beni muaheze” (azarlıyor-çemkiriyor) diye anlatır.

Bu ata dostu Rumlar:

“Senin tutuğun yol yanlıştır. Türkiye bir daha dirilemez. Yarın Yunan geldiğinde biz senin hayatını, servetini muhafaza edemeyiz.” Diye çıkışırlar.

Ispartalı Rumlar Yunanlıların İzmir’i işgalinden o kadar umutlanmışlar ki, Isparta’nın da elden gideceğini düşünmüş olmalılar ki, Hafız İbrahim’e bir nevi parmak sallıyorlar.

Hafız İbrahim karşılık verir.

“Yunan buraya gelemez maazallah gelirse sizler onu göremezsiniz” diyerek rest çeker ve mağazayı terk eder.

Cesaret timsali bu büyük mücahid hatıralarında, dışarı çıkmasının gerekçesi olarak, “Korkumuz yoktu, lakin bu memleketin ekmeğini yemiş, suyunu içmiş kimselerin bu kadar açık ihanetine çok müteessir oldum,” der ve devam eder,

“Halâsımızı (kurtuluşumuzu), başımıza bir sahib-i halk olunmasını ulu Tanrımdan yalvardım,” der.

Hafız İbrahim bunun üzerine bir rüya görür.

Rüyasında İzmir’de olduğunu görür. Yunanlılar İzmir’de hükümet binası önündeki rıhtıma büyük bir kilise kurmuşlardır. Hafız İbrahim de, elindeki kılıcı kilisenin temeline indirir. Kılıcı vurmasıyla küfür ve ihanet abidesi olan kilise denize dökülür.

Kilise yıkılırken yüz karası bir çok kimseleri de (denize) birlikte sürüdü döküldüler. Yok oldular. Uyandım. Zaferimizin ilk müjdesini veren Allah'ıma secde ettim,” der.

Ancak Rumların ön gördüğü değil, Allah’ın takdir ettiği gerçekleşmiş, Yunan yurttan atılmış, vatan kurtulmuştur.

Hafız İbrahim mebus olarak Ankara'ya gider.

Üç sene sonra Hafız İbrahim’e parmak sallayan Rumlar Yunanistan’a gönderilirler. Hafız İbrahim’e telgraf çekerler:

Telgrafları. [Bizi mukaddes Türk sancağından ayırıp mülevves Yunan bayrağına bürümeyiniz?]

Hafız İbrahim bu durumu şöyle aktarır.

Beni himaye edemeyeceğini vaktiyle açık söyleyen bu bedbahtların haline bakınız ? İbret-i ilâhiye böyle zuhur eder?

Ağustos 335.

Kaynak: Hafız İbrahim Demiralay’ın Hatıratı" ifadelerin kullandı.