6331 sayılı iş sağlığı ve güvenliği kanunu ile birlikte iş yeri tehlike sınıfları kavramı hayatımıza girdi. Geçmişte iş yerleri için sadece sanayi ve ticaret sınıflandırması yapılıyordu. Bu da aslında tehlikeli işler yapılan birçok iş kolunun, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı dışında kalmasına neden oluyordu. İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı Sefa Kayhan, iş kazaları, iş güvenliği ve iş yerlerindeki tehlike sınıfları ile ilgili açıklamalarda bulundu.Gülsüm YILDIRIM - Zübeyde ÖZLÜ - Herkes Duysun / BURSA (İGFA) - Sanayileşmenin hızlanması ve teknolojinin gelişmesinden sonra iş yerlerinde çalışan kişilerin güvenlikleri ile ilgili alınması gereken tedbirler artmış, iş yerlerini güvenli bir ortam haline getirmek için gerekli olan iş güvenliği konusunun önemi de doğru orantılı olarak yükselmiştir.
İş sağlığı ve güvenliği hususunda Herkes Duysun’a değerlendirmelerde bulunan İSG Uzmanı Sefa Kayhan, iş yeri tehlike sınıflarının tespitinde o iş yerinde yapılan asıl işin dikkate alındığını belirterek, tehlike gruplarının temelde üçe ayrıldığını ifade ederek şunları kaydetti:
“Yapılan düzenleme ile iş yerleri, iş sağlığı ve güvenliği yönünden az tehlikeli, orta tehlikeli ve çok tehlikeli olarak 3 sınıfına ayrılmıştır. Tabii bu konudaki en önemli husus, iş yerlerinin tehlike sınıflarına nasıl ayrıldığıdır. İş yeri tehlike sınıfı, o iş yerinde yapılan asıl işin tehlike seviyesi dikkate alınarak belirlenir. Burada Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) devreye girmektedir. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun iş yerinin tehlike sınıfını belirlemedeki dayanağı ise “İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin iş yeri tehlike sınıfları tebliğidir.”
“EN ÇOK TARTIŞILAN KONU, İŞ YERLERİNE GİDİP GELİRKEN YAŞANAN KAZALAR”
Hangi durumların iş kazası kapsamına girip girmeyeceğinden önce, iş kazasının ne olduğunu bilmemiz gerektiğine işaret eden Kayhan, “İş kazası, 6331 sayılı iş sağlığı ve güvenliği kanununun üçüncü maddesinde de belirtildiği gibi iş yerinde veya işin yürütümü nedeniyle ölüme sebebiyet veren, vücut bütünlüğünü ruhen yada bedenen engelli hale getiren olayların bütünü olarak tanımlanmaktadır. İş kazalarını örneklerle açıklayacak olursak, iş yerinde geçirilen kalp krizi, işçinin intihar etmesi, fazla mesai yapıldığı sırada yaşanan kazalar, görevli olarak giderken transfer aracında yaşanan bir kaza sonucu ölüm vb olaylardır. Tabii bu iş kazalarında çok tartışılan hususlardan biri de iş yerlerine gidip gelirken yaşanılan kazalardır. Örneğin sigortalı çalışan iş yerine kendi aracıyla giderken kaza yapıyorsa, bu iş kazası olarak nitelendirilmiyor ama işverenin tahsis etmiş olduğu araçla işine gidip gelirken kaza yapmışsa, bu iş kazası olarak değerlendirilebilmektedir.” dedi.
“İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ ALANINDA EĞİTİMİN ÖNEMİ BÜYÜKTÜR”
İş sağlığı ve güvenliği alanında en önemli konulardan birinin eğitim olduğunu ve iş sağlığı ve güvenliği bilincinin oluşmasının ancak buna ilişkin eğitim ile gerçekleşeceğinin altını çizen İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı Sefa Kayhan, “İş sağlığı ve güvenliği hem işveren hem de işçi açısından yükümlülüktür. Eğitimlerde işin çeşidine göre program yapılması, yer ve araç gereç temin edilmesi gerekmektedir. Verilen eğitim sonucunda bir sınav yapılmaktadır ve başarılı olan tüm işçilere ‘katılım sertifikası’ verilmektedir. Bu sertifika sonrası kuralların tebliği, bir bakıma işçilere yapılmış olur. İşveren kanadında da, iş sağlığı ve güvenliği uzmanı tarafından işin gerçekleştiği ortamın risk değerlendirme raporu oluşturulur. Oluşturulan bu rapor işverene sunulur. Rapor, içerisinde iş ortamında kazaya sebebiyet verebilecek durumları içermektedir. Bu tür durumların da işveren tarafından en kısa sürede ortadan kaldırılması gerekmektedir. Eğer işverene bildirip ortadan kaldırılmayan durumlardan dolayı bir iş kazası oluşmuş ise yaptırım uygulanması gereken taraf işveren olur. İdari yaptırımların içerisine işin süreli olarak durdurulması, idari para cezası, kamu ihalesinden yasaklama vb. cezalar girmektedir. Daha ağır durumlarda ise Türk Ceza Kanunu taksirle adam öldürme ve yaralama gibi hükümler uygulanıp, daha farklı yaptırımlar da gündeme gelebilir. Eğer iş kazası, işçinin kusurundan dolayı oluşmuşsa işverenin, işçisi olan iş sözleşmesini feshedebilme, gerekli ihbar ve kıdem tazminatından da yoksun bırakma gibi yaptırımı olabilmektedir.” ifadelerini kullandı.
“İŞ KAZASINI BİLDİRMEMENİN YAPTIRIMI VARDIR”
İş kazalarının meydana geldikleri tarihten itibaren üç gün içinde SGK‘ya bildirilmesi gerektiğini hatırlatan Kayhan şöyle konuştu:
“Burada önemli olan iş günü kavramıdır. İş günü tabii ki cumartesi-pazar idari izinleri, resmi tatiller dışında kalan işin yapıldığı günleri kapsamaktadır. İş kazası bildirimi, işverenin tuttuğu bir tutanak ile oluşturulur. Eğer bu tutanak oluşturulmaz ve iş kazası bildirilmezse ve az önce bahsettiğim üç iş günü kapsamı dışına çıkarsa, işverene ‘iş kazası bildirmeme cezası’ uygulanır. Bu uygulama da parasal olacaktır, parası da tehlike sınıfına göre değişmektedir.”