Geleneksel dokumacılığın yanında ticari bir karşılığı da olan Ispartahalısının bölgede hızla geliştiği 970’li yıllarda neredeyse her evde bir halı tezgahı kurulmuştur.
Kadınlı erkekli süren halı dokumacılığının doruğa çıktığı bu dönemde Isparta genelinde 44 bin civarında halı tezgahında yaklaşık 100 bin kişinin dokumacılık yaparak inanılmaz bir sektörün motor gücü oluşturduğunu söyleyebiliriz.
Bu büyük üretim gücünden geriye yalnızca bir kaç yüz tezgah kaldı. Ermeni Haçik Usta’yla Rum tüccar Ispartalı Agopoğlu’nun, Dr. Bodasaki’nin girişimleriyle 1890’lı yıllarda İzmir Limanı üzerinden Avrupa’ya ulaştı. Konya ve Afyon bozkırlarının otlarıyla beslenen koyunların yünleri, Isparta, Uşak, Denizli’deki atölyelerde ip oldu; Torosların Yörük-Türkmenlerinin eliyle de halıya dönüştü.
Bir kent düşünün, dağ köyünden kasabasına bütün evlere yayılan tezgahlardan her ay 30 bin civarında halı üretilsin… Isparta kent merkezinde, belediye binasına bitişik olarak inşa edilen ‘Halı Sarayı’nın zeminindeki geniş alan bir açık hava pazarı niteliğindeydi. Meydanın etrafında yükselen katların geniş dükkanları ise halı ve halı ipi ticareti yapanlara, model çizenlere ve sektörle ilintili küçük işletmelere ayrılmıştı.
Halı Sarayı, özellikle Çarşamba günleri oldukça kalabalık oluyordu. Evindeki tezgahında dokuduğu halısını rulo yapıp omuzlayan bir gelin, burada halısını satıp ya askerdeki kocasına, ya da okuldaki çocuğuna harçlık gönderebiliyor, evinin ihtiyacını karşılayabiliyordu. Dokuyarak ayakta duran bir kentin insanları, kimseye muhtaç olmadan yaşamını sürdürebiliyordu.
Isparta halısı, 1990’lara gelindiğinde makine halısına yenildi, vadilerdeki dokumacılar da yaşam alanlarını terk etmek zorunda kaldı. Bir zamanlar rengarenk binlerce halının süslediği, yün ve pamuk ipliği kokan Halı Sarayı ise önce sessizce boşaldı, ardından ise otopark oldu. Adı halısıyla özdeşlen bir kentin yakın tarihinin nabzının attığı mekanlardan biri olan Halı Sarayı’nın arşivlerde doğru dürüst bir belgesi, fotoğrafı bile kalmadı.
Tezgahları birer birer söküp büyük göç dalgasıyla kente taşınan insanların torunları bugün asgari ücretle iş arıyor, yada çalışmıyor.. Kirkit seslerinin sustuğu kentin dokumacı kuşağının torunları içlerindeki büyük boşluğu zamanın siber oyunlarının dijital sesleriyle doldurmaya çalışıyor.
Kökleriyle olan bağını bunca hızlı koparan kentlerin, kalkınma, büyüme ve kısa yoldan zenginleşme masallarıyla ellerinden alınan üretim araçlarının yerine konulan ‘yalancı refah’ araçları önce ruhlarımızı, ardından ise kültürümüzü alıp gidiyor…
Seri üretim yapılan makine halıları karşısında yok olmaya başlayan Isparta halısının kurtuluşu, minyatür hale getirilerek hediyelik ürün satışıyla oldu. Küçültülerek yurtdışına hediyelik eşya olarak ihraç edilen Isparta halısı üretimde talebe yetişemiyor.
Isparta'da halıcılığın tarihi 1200'lü yıllarda bölgede göçebe yaşayan Yörüklere kadar uzanmasına rağmen sistemli şekilde halıcılık, 1872-1875 yıllarında Isparta'da valilik yapan Eyüplü Ali Rıza Efendi döneminde gelişti. 1889'da özel bir tesisin kurulması ile kurumsallaşan halıcılık, 1958 yılından sonra hızlı bir gelişim gösterdi. 1972 yılında en üst seviyeye çıkan Isparta halıcılığında 43 bin 400 tezgahta 93 bin 700 çalışan tarafından 2 milyon metrekare halı dokundu.
Bu yıllardan sonra makine halısının imalatı ve kullanımının artması sonucu el halısı dokuma sektörü gerilemeye başladı. 1989 yılında 20 bin tezgahta üretim 500 bin metrekareye, 2002 yılında ise 300 bin metrekareye kadar düştü.
Günümüzde sadece çok az kişi tarafından üretimi yapılan ve yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan Isparta halısının yok olmaması için kullanım alanı değiştirildi. Bu amaçla Isparta'da Davraz El Sanatları Merkezi, rekabet koşullarına ayak uyduramayan Isparta halısını, farklı ip çeşitleri ve desenler kullanarak minyatür hale getirip dünyanın birçok ülkesine ihraç ediyor.
360'A YAKIN FARKLI RENK KULLANILIYOR
Davraz El Sanatları Merkezi Müdürü yaptığı açıklamada 38x38 desimetre kalite ebadında pamuk üzerine yün ilmekli Isparta halısının, makine halıcılığının daha farklı, canlı desenler sunması nedeniyle bugünün şartlarında çok fazla rağbet görmediğini söyledi.
Isparta halısının kullanım alanlarını arttırabilmek için 2011 yılında çalışma başlattıklarını anlatan yetkili, kurdukları el sanatları merkezinde Isparta halısını minyatür hale getirerek, bu ürünleri hediyelik ürün olarak satmaya başladıklarını söyledi.
Minyatür halılarda portre, manzara ve hayvan resimleri başta olmak üzere çok farklı desenlerin işlenebildiğini dile getirerdi, sadece yün ve pamuğun kullanıldığı Isparta halısından farklı olarak ipek, akrelik, floş çeşitleri de tercih ettiklerini kaydetti.
Böylece halıda görsel etkiyi en üst seviyeye çıkardıklarını ve resmi 3 boyutlu bir görünüme kavuşturduklarını belirten merkez müdürü, ürünlerine gelen yüksek talebin de doğru bir yöntem izlediklerini gösterdiğini vurguladı.
HALININ BİLİNEN MAZİSİ
Isparta halıcılığı eski bir tarihe sahiptir. 12. yüzyıldan itibaren çok önemli Türkmen nüfusunu barındıran Isparta ve çevresinde, meşhur Türkmen halılarını dokuyarak, komşu ülkelere ihraç edebilen eski bir ticari dokuma geleneği bulunmaktadır. 19. yüzyıl sonuna kadar Isparta ve çevresinde yaşayan Türkmenler ve Hamitoğulları, Melli, Sarıkaralı, Sarıkeçili, Karakoyunlu gibi aşiretlerle sürdürülen mahalli ve geleneksel Isparta halıcılığı yüzyılın sonundan itibaren, İzmir’den başlayarak Manisa, Kula, Uşak ve Isparta’da en ücra köylere kadar nüfus eden Şark Halı kumpanyası siparişleri ile Avrupa’dan gelen modeller ve bunlara uygun renklerle geleneksel dokuma tarzında büyük bir kültür değişimine uğramıştır.Isparta halı dokumacılığının, ilk defa 1891 yılında Babanzade Mustafa Zihni Paşa zamanında teşkilatlanarak köylere kadar yayıldığı görülmektedir.
Ancak bu çalışma uzun ömürlü olmamıştır. Daha sonra Etirelizade Mehmet Efendi, Doktor Bodasaki ve tarihçi Böcüzade Süleyman Sami, Cumhuriyet öncesi Isparta halıcılığını geliştiren ve bölgeye yerleştiren kişilerdir. Bu kişiler, Isparta’da sürgün bulunan Hacik Usta ile İzmir’de bulunan Isparta’lı Agapoğlu ve mahdumlarıyla ilişki kurarak, Isparta’da Şark Halı kumpanyasını kurmuştur. 1890’lı yıllardan 1930’lara kadar bölgede Şark Halı kumpanyasının organizasyonu ile üreticilere yün ipi, boya ve desen verilerek, en ücra köylere kadar halıcılık götürülmüştür. Bu dönemde üretilen halıların desenleri ticari albeniye göre Uşak, Hereke, İran halılarından uyarlanmıştır. Üretilen halı desenlerine, dokuyan kimseler halının desen kompozisyonlarına göre bir takım isimler vermişlerdir. Bunlar: Kandahar, Üzümlü, Saatli, Hançerli, Bademli, Şimşekli, Ağaçlı, Beşir, Elvan, Goblen, Goncalı, Çelenkli gibi isimlerdir. Halıcılığın yaygınlaşmasıyla köylerde, evlerde, ıstar denilen halı tezgâhları yapılarak kurulmuştur. Istar iki yassı tahtanın bir üst, bir alt tarafına takılan "top" denilen yuvarlak ağaçlarla yapılır.
Genel olarak halı tezgâhları iki cinse ayrılır: 1. Sarma Sabit Tezgâhlar: Leventlerin eksen uçları girecek şekilde iki uçları delik olan iki yan tahtası ve alt top, üst top tabir edilen iki adet levendin montaj edilip, diğer cihazlarının takılmış haline "takım tezgâhı" denir. Çözgü toplar üzerine sarıldığı için ve halı dokunacak yere payandalarla çakılıp tespit edildiğinden dolayı "sarma sabit tezgâh" adı verilir. 2. Portatif Seyyar, Düz Tezgâhlar: Bir yere çakılmayıp üzerinde çözgü ile istenildiği yere gezdirilebildiğinden adına "seyyar tezgah" denilmiştir. Sanayide çeşitli tiplerde profil ve saç demirlerden de yapılmaktadır. Halı ipinin geleneksel metotlarla elde edildiği Şarkikaraağaç, Yenişarbademli, Aksu, Eğirdir ve Sütçüler’de yaşayan Yörük ve Türkmenler mayıs ve eylül aylarında koyun yünlerini kırkıp yıkarlar. Yünler kurutulduktan sonra "yay" denilen aletle didiklenerek atılır. Ondan sonra kirmende eğrilir. Eğirme işini erkekler de yapar. Kirmende eğrilen ip "gelep" denilen yumak haline getirilir. Daha sonra suni ve kök boyalarla boyanır. Başka bir ip elde etme şekli de; kırkılan yün ya da pamuk "çark" denilen alette önce eğrilir. Bunun için pamuk ince çöplerle tüp biçimine getirilir ya da yün ise kollara takılan burma biçimine getirilir.
15-20 cm eninde yarım metre kadar genişlikte 6-7 tane ince tahtanın ortaları delinir. Sonra bir düzen içinde başka bir ağaca takılırlar. Ayrıştırılarak bir davul biçimine getirilip iplerle gerdirilir. Çevrilecek biçimde kolu da takıldıktan sonra iği de takılır, sonra ip eğirme işine geçilir. Buna "çark" denilir. Çarkta eğrilen ip iğ üzerinde yumak şeklinde olduğundan "ilgidir" denilen 50 cm kadar iki ucu oyuk bir ağaç üzerine aktarılır. Açıldığında bir daire oluşturacak olan ipler artık çile olmuştur. Çileler haşıllanır. "Haşıl" undan karılan bir maddedir. Çileler haşıl içine yatırılır. Böylece ipler, özleşmiş olur, sağlamlaşır, sonra kurumaya bırakılır. Ardından da "keceve" denilen basit aygıt ile "kargı"lardan hazırlanan toplulara takılır. Kirmende dokuma ipinin yanı sıra çuvalların, heybelerin, çadırların, çorapların, eşek ve develerin yularları ile kolonları bu aletle eğrilir. Eskiden dokuma ve diğer iplerin boyaması kök boyaları ile yapılırken, günümüzde suni boyamacılık yaygınlaşmıştır. Bunların hiçbirini yapmayanlar iplik satış mağazalarından istedikleri halı ipini alırlar.Çözgü, dokunacak halının boyuna göre tespit edilir.
Halı tezgâhının alt ve üst tahtaları arasında halı boyunca birbirine paralel olarak çaprazlama gerilmiş ipliklere "çözgü" denilir. Çözgü halı boyundan 120 cm uzun tutulur. Yerdeki kalas ya da beton zemindeki deliklere dikine doksan derece boru demirleri geçirilir. Çözgü ipinin bir ucu demirin alt ucuna bağlanır. Yeterli mesafedeki diğer boru demire doğru iplik götürülür. Dönüşte çapraz olacak şekilde geri getirilir. İlk demire dolanıp tekrar geri götürülür. Böylece yeterli tel sağlanınca çözgü bitmiştir. Her iki ucuna çiti zincir örgüsü yapılır. Çaprazın bozulmaması için iplik geçirilerek bağlanır ve boru demirlerinden çıkarılıp bükülür, çözgü tamamlanmıştır. Tellerin aynı gerginlikte olmasına dikkat edilir. Halı dokunurken çözgü ipliklerinin her çift teline belirli biçimde bağlanan ve yanyana gelerek sıralar oluşturan yün ipliğe "ilme" denilir. İki tip düğüm tarzı vardır. Tek bağlama; İran veya Sine düğümü, Çift bağlama; Türk veya Gördes düğümü. Isparta halılarında genel olarak 1 dm2’de 30-35, (1 m2’de 85.800) düğüm olduğu görülür. İlme sıraları arasına ve halının enine paralel olarak geçirilen çözgü ile beraber halının zemin dokumasını oluşturan yün veya pamuk ipliğe "atkı" denilir. Düğüm uçlarının belli uzunluklarda kesilmesi "hav" olarak adlandırılırken halının iki veya dört kenarını çevreleyen desenli veya düz kısıma "bordür" denilmektedir. Bordürle çevrelenen orta kısma ise "orta" veya "zemin" denilir.
Halının eni yönünde başlangıç ve bitim uçlarında ve saçakların dibinde çözgü ve atkı ipliklerinden oluşan zincir şeklinde olan dokuya "çiti" denir. Başlangıç ve bitim kısımlarında yapılan düz dokumaya "halı kilimi" denir. Halı bittikten sonra ilmeli kısmı korumak üzere halının iki başında 5-8 cm genişliğinde desenli veya düz olarak dokunan kilim örgüsüne "toprakçalık" adı verilir. İmalâttan dokunup gelen halıya "ham halı" denir. Ham halılar yıkanmak üzere yıkamahaneye getirilir. Uygun bir beton zemine sırtı yukarı gelecek şekilde serilir. Alevli pürüz lambası ve alev ütüsü yardımı ile pürüzler yakılır. Bir "gelberi" ile yanıklar kazınır. Hortumlar ile üzerine su tutulur. Alt ve üstüne uygun temizlik maddesi deterjan verilir. Gelberi ile geri götürülür, sonra kazınır ve yeniden bol su verilir. Üzerindeki temizlik maddesi arındırılıncaya kadar su tutulur. Bundan sonra kuruması için dışarı serilir. İlmeği yün olan halılar kırpımhaneye sevk edilir. Heleronik bıçaklı büyük kırpım makinalarından geçer.
Hav tepesi kadife intizamında kesilir ve mamul halı olmuştur. Yıkanan halı şayet ipek halı ise sırt yani pürüz lambası ile hafif ütülenir. İlaç yıkama işi bittikten sonra halı önden ve arkadan buharlı ütülerle ütülenir. Hav bir tarafa yattığından ön taraftan bakılınca renkler koyu, geri taraftan bakılınca renkler açık görülür. Halk dilinde bu halıya "yanar döner" denilir. Isparta halılarına boyutlarına göre geleneksel adlar verilir. (40x40, 40x130) paspas, (75x130) seccade/namazlık, (100x200) divan/arşın çeyrek, (120x180, 120x210) seccade, (80x300) yolluk, (150x260) kelle, (200x300) taban, (250x350) büyük taban olarak adlandırılır. Parantez içindeki boyutların birimi cm olup, birinci rakam eni, ikinci rakam boyu vermektedir. Isparta halıları incelendiğinde, motiflerde genellikle bir hareketlilik ve sembolleşme görülmektedir. Isparta’nın simgesi haline gelen gül başta olmak üzere, genellikle çeşitli çiçek ve yapraklardan oluşan bitkisel bezemelerden seçilmektedir. İnsan, kelebek, kuş vb. hayvan figürlü bezemelerin, kandil, ibrik, şamdan gibi nesneli bezemelerin de halıyı çevreleyen bordürlerde düz ve çapraz düzenlemelerle yer aldığı görülmektedir. Isparta halılarında, genel olarak Gülistan, Serpme, Kompozisyon, Osmanlı, Goblen, Çin, Üzümlü, Dönümlü, Köşegöbek gibi desenler kullanılmaktadır. Isparta’da dokunan halılarda genellikle lâcivert, kiremit kırmızısı, cam göbeği mavi, kirli sarı, sarı-yeşil, yağ yeşili, bej tonları ile kırık beyaz kullanılmaktadır. Bu arada indrigo mavi ve genellikle motif kenarlarını güçlendiren siyaha yakın koyu kahve renklerine de sıkça rastlanmaktadır. Zemin renkleri, genellikle beyaz ve lâcivert ağırlıklıdır.
Taban ve yolluk olarak dokunan düz renkli halılar da mevcuttur. Aynı karakterdeki motif ve bezemelerin beyaz veya lâcivert zeminde kullanıldığı da görülmektedir. Halılarda kullanılan motif, renk ve yüzey düzenlenmesinde yörenin tüm özelliklerin en güzel bir biçimde görmek mümkündür. Serbest gruplanan güller, menekşeler, mine çiçeklerden oluşan düzenlemelerde yıllardır değişmeyen Isparta imajını belirleyen halı örnekleri bugün pek çok evde odaları, salonları süslemektedir. Isparta halısının teknik, renk, motif ve kompozisyon özelliklerini taşıyan bir başka örnek de bordür zemin rengine zıt olmasına karşı, motiflerdeki rengi destekleyici güçlü bir renk ile bordür tamamlamaktadır. Yörede, 2.250.000 m2’ye kadar çıkan Isparta Halısı üretimi günün şartlarına göre azalarak hemen hemen dokunmasından vazgeçilmiştir. Isparta halısı yerine piyasa talepleri doğrultusunda çeşitli tiplerde imalat yapılmakta olup, son senelerde Milâs halısı dokutulmaktadır. Isparta’da el halılarını dokuyan üretici kişilerin azalması, özellikle İl Merkezinde bulunan Halı Sarayı’ndaki halı satışlarının sona ermesine neden olmuştur. Yörede, küçük tezgâhlarda dokunan minyatür el halıları da bulunmaktadır. Yarısı bitirilmiş şekilde dokunan bu halılar, halı tezgâhı olan küçük ıstarlara yerleştirilerek, hediye mahiyetinde bazı halı satış mağazalarında satılmaktadır. Kaynakça : -Isparta Kültür ve Turizm Envanteri (A. Kılıç, Koord.). (2011).
Isparta: İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü.
GÖRSELLERLE ISPARTA HALISININ SERÜVENİ
Isparta Halısı
Isparta ve çevresinde dokunan el halıların büyük kısmı yıkama ve satış işlemleri için Isparta'ya gelmekte ve imalat için gerekli olan hammaddelerini Isparta'dan temin etmektedirler.
Isparta halıcılığının yayılma alanı Isparta ve çevresi, Burdur (Bucak), Konya (Beyşehir, Karaman, Akşehir, Karapınar) Afyon (Dinar, Sandıklı, Dazkırı, Başmakçı) ve Denizli (Acıpayam, Tavas)dir.
El halısı dokumacılığı 1958-1975 yılları arasında hızlı bir gelişim göstermiştir, bu yıllarda Isparta ekonomisine damgasını vurmuştur. 1958 yılında Isparta ve çevresinde 13.363 tezgahta 453.673 m2 halı, 28 bin çalışan tarafından dokunurken, bu rakamlar 1972 yılında maksimum seviyeye çıkarılmış, 43.400 tezgahta 93.700 çalışan tarafından 2 milyon m2 halı dokunmuştur. Bu yıllardan sonra makine halısının imalatı ve kullanımının artması nedeniyle el halısı dokuma sektörü inişe geçerek 1989 yılında 20 bin tezgahta 500 bin m2, 2002 yılında ise 300 bin m2.ye düşmüştür. Bununla birlikte halı yıkamacılığı, kırkımcılığı ve halı ipliği boyacılığı gibi çeşitli yardımcı sanayi kolları da gün geçtikçe gerilemiştir.
Isparta halı desenlerine Serpme güllü, Dönümlü, Köşe Göbek, Naklemeli, Başgöbek, Düz gibi adlar verilmektedir. Ayrıca; Gülistan, Kompozisyon, Osmanlı, Goblen, Çin, Üzümlü, gibi çeşitli adları da vardır.
Isparta’da halıcılığın gelişmesinde Sümer Halı önemli bir yer tutmuştur. Fabrikanın kuruluşu bölgenin iplik ihtiyacını karşılamak üzere yöre iş adamları ile Ticaret Bakanlığınca müştereken 1924 yılında Isparta İplik Fabrikası TAŞ.’nin kurulması ve 1928 yılında hizmete girmesi ile başlar. Bir Kamu iktisadi Devlet Teşekkülü olarak faaliyetini sürdürmekte olan Sümerbank’ın Bakanlar Kurulunca özelleştirilmesine karar verilerek, 30.10.1987 tarihinde Sümerbank Holdinğ A.Ş haline gelmiştir. 1997 yılında Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararı ile özelleştirme kapsamından çıkarılan kurum, Bakanlar Kurulunun 1998 tarihli kararı ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’na bağlı bir İktisadi Devlet Teşekkülü haline getirilmiştir.