Antibiyotikler, bakteriyel enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde kullanılan ve insan sağlığı açısından çok büyük öneme sahip ilaçlardır. Kelime anlamı ile “antibiyotik” terimi, “hayata karşı” demektir. Bu kimyasal maddeler, bakterilerin çoğalmasını önlemekte ve bazen de bakterileri öldürmektedir.
Tek Bakteri Türüne Karşı Etkili Antibiyotikler
Bazı antibiyotikler, sadece kısıtlı sayıda farklı bakteri türü ile savaşabilecek şekilde geliştirilmiştir. Bunlara “dar spektrumlu antibiyotikler” denir. Doktorunuz, tam olarak hangi tür bakterinin sizin hastalığınıza neden olduğunu bildiği durumlarda bu tür antibiyotikleri reçeteler. Bu antibiyotikler, diğer yararlı veya zararsız bakterilere saldırmadıkları için, tedavilerde kullanılmak üzere en uygun antibiyotiklerdir.
Birçok Bakteri Türüne Karşı Etkili Antibiyotikler
Diğer antibiyotiklerin geniş spektrumlu etkileri vardır. Pek çok bakteri türüne etki ederler ve bu nedenle “geniş spektrumlu antibiyotikler” olarak adlandırılırlar. Doktorunuzun hastalığınıza neden olan bakteri türünü tam olarak saptayamaması veya pek çok farklı türde patojenin bir arada bulunması gibi bazı durumlarda bu antibiyotiklerin kullanılması gereklidir. Bu antibiyotiklerin sakıncası, yararlı veya zararsız bakterileri de öldürme eğiliminde olmalarıdır.
Antimikrobiyal Direnç
Antibiyotik direnci halk sağlığı için birincil tehdit haline gelmektedir. DSÖ, Antimikrobiyal Direnç(AMD)’in insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük 10 küresel halk sağlığı tehdidinden biri olduğunu beyan etmiştir. Dirençli bakterilerle enfeksiyonların 2019 yılında dünya çapında yılda en az 700.000 ölümden sorumlu olduğu ve 2050 yılında AMD nedeniyle dünyada yılda 10 milyon kişinin hayatını kaybedeceğinin tahmin edildiği belirtilmektedir. AMD insanlar, hayvanlar, bitkiler ve çevre için bir tehdittir ve “Tek Sağlık” yaklaşımıyla ele alınmalıdır. AMD ile mücadele, sektörler arasında ve ülkeler arasında yüksek düzeyde iş birliği gerektirir.
Dirence karşı mücadelede, sağlık bakımı, el hijyeni gibi standart önlemleri içeren gerekli bütün enfeksiyon kontrol önlemlerinin uygulanmasının sağlanması, aşı ile önlenebilen hastalıklarda etkili bağışıklama programlarının yürütülmesi, hijyen, sanitasyon ve gıda güvenliği uygulamaları da önem arz etmektedir.
Akılcı antimikrobiyal kullanımının sağlanabilmesi için öncelikle kanıta dayalı tanı yöntemleri kullanılarak enfeksiyonların tanısının doğru konulması gereklidir. Mikrobiyolojik testler ile etkenin kısa sürede belirlenmesi ve antimikrobiyal duyarlılık testleri çalışılması doğru antibiyotik seçiminde en önemli etkendir.
Gereksiz yere antibiyotik kullanımı, insanlardaki normal bakteriyel floranın değişmesine, bu da dirençli bakterilerin ortaya çıkmasına, ishal vs. gibi istenmeyen yan etkilerin görülmesine ve kalp, karaciğer ve böbrekler başta olmak üzere birçok organda zarara neden olabilmektedir.
Antibiyotikler sadece hekimin reçete ettiği durumlarda, eczacının danışmanlığında uygun miktar ve sürede kullanılmalıdır. Hekim reçete etmedikçe kendi kendine ya da eş-dost önerisiyle antibiyotik kullanılmamalıdır. Özellikle grip ya da nezle gibi virüslere bağlı solunum yolu enfeksiyonlarında antibiyotiklerin tedavide yerinin olmadığı unutulmamalıdır.
Elleri sık sık yıkamak, tüketilen besinlerin hijyenine önem vermek, hasta kişilerle temastan kaçınmak, aşıları önerilen şekilde yaptırmak da antibiyotik direnci sorununun engellenmesine yönelik alınabilecek bireysel önlemlerden birkaçıdır.
Antibiyotiklerin, uygun olmayan bilinçsiz kullanımları antibiyotik direncinin artmasına neden olur. Antibiyotiğe direnç kazanan bir bakteri bu direnç genlerini başka bakterilere iletebilir.
Özellikle yoğun bakımlarda, kemoterapi ve diğer nedenlerle bağışıklık sistemi zayıf hastaların takip edildiği birimlerde dirençli bakterilere bağlı enfeksiyonlar ciddi bir sağlık tehdidi oluşturmaktadır.
Antibiyotik direncinin artmasını önlemenin ve gelecek nesillere etkinliği hala devam eden antibiyotiklerin aktarılabilmesi akılcı antibiyotik kullanımı ile sağlanabilir.”