Kaliteli ürün ve hizmetin yanı sıra, çevreye ve doğaya karşı sorumluluklarının bilinciyle üretim yapan Portsan Mermer, Türkiye’de mermer sektörünün lokomotifi oldu. 
Koruma kullanma dengesi içerisinde çalışmalarını sürdüren doğal taşı yeniden yorumlayarak doğayı koruyan ve günümüz ihtiyaçlarını karşılayabilecek konuma getiren Portsan Mermer, 20 bin metrekaresi kapalı, toplam 75 bin metrekare alan üzerinde faaliyetlerini sürdürmektedir.
Bir marka olmanın getirdiği sorumluluk dahilinde 5 ayrı ocağından elde ettiği hammaddeleri işleyerek, yıllık 1.750.000 metrekare üretim kapasitesiyle uluslararası standartlarda plaka, fayans, ebatlı mermer ve antik ürünler üretmektedir.
Portsan Mermer Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Cadıl ile Bucakta ve Türkiye’de mermer sektörünün dününü, bugününü ve geleceğini konuştuk.
Bucakta mermer sektörünün duayeni olan Mehmet Cadıl, 80’li yılların sonunda yaşanan kuruluş hikayesini Mercedes marka arabaya binmek hayliyle başladığını söyledi. 
İYİ GÖZLEM SONUÇ VERDİ
İyi gözlem yaptığını ifade ederek Portsan Mermerin başarı hikayesini anlatan Mehmet Cadıl; “80’li yılların sonunda biz inşaat iskelesi yapıyoruz. O yıllarda inşaat sektörü çok hızlı gelişiyordu. İkinci bir iş olarak ne yapalım sorusu hep aklımdaydı. Baktım ki mermerciler hep Mercedes taksiye biniyor, o zaman bizde mermer yapalım dedik. O yıllarda en yakın mermer sektörü Afyon ve Denizli’deydi. Burdur ve Isparta’da mermer işletmesi hiç yoktu. O yıllarda sadece modül mermer Hasan Köse abimiz vardı. Bizde arkadaşlarımızla bir heyet olarak araştırmak üzere Afyon’a gittik. Bu mermercilik nedir? Nasıl yaparız? Araştırdık. O yıllarda mermer teknolojisi çok geride. Alet yok, ekipman yok. Buna rağmen 1988 yılının altıncı ayında Bucak’ta mermer yapmaya karar verdik. Eskişehir’den bir vinç aldık. Ve şuandaki fabrikamızın yerinde inşaata başlayarak 1989 yılında işletmemizi tamamladık ve üretim yapmaya başladık. Üretime başladık ama bu işi bilen yok, çırağı yok, ustası yok. O zaman dokuz arkadaştık. Mehmet Cadıl’da bu işin içindeyse çok başarılı oluruz düşüncesi vardı. Ancak o istediğimiz, hayal ettiğimiz şey olmadı. Böyle olunca arkadaşlarımız hissesini devrederek çekilmeye başladı. Böyle olunca buranın yüzde 60’ı bize kaldı. Sorumluluk tamamen bize geçti. Onun için yaşatmak zorunda kaldık. O yıllarda mermer ocağımızda yoktu. Uşaktan, Afyondan getiriyorduk.” dedi.
ESKİ ROMA DÖNEMİNDEN KALAN MERMER OCAKLARI YENİDEN FAALİYETE GEÇİRİLDİ
Burdur’da mermer ocağı arayışına girdiklerini ifade ederek konuşmasına devam eden Mehmet Cadıl; “O yıllarda yaşlı bir amcamız vardı. Eski Roma döneminden kalma mermer ocakları olduğunu söylüyordu. Gittik, baktık. Hakikaten traverter mermer vardı. Ruhsatını aldık, işletme izni aldık. Gece-gündüz geç saatlere kadar burada düşünüp hesap-kitap yapardık. Akü fabrikasından kazandığımız parayı buraya yatırıyorduk. Yani dökme suyla çevirmeye başladık. Tabi öyle olunca da diğer arkadaşlarımız ortaklıktan ayrıldı ve iş tamamen bize kaldı. Allah rahmet eylesin Abdurrahman arkadaşımız vardı. O lokanta çalıştırıyordu. Abdurrahman abimiz bana bir gün şöyle dedi, Mehmet Ağa bekle sabrın sonu selamettir, bir gün bu evler kara mozaikten kurtulup beyaz mermercilik ön plana çıkacaktır dedi. Onun lafıyla ben biraz daha sabrettim. Ve sabırla, kanaatle bu işi döndürmeye, çevirmeye başladık.” diye konuştu.
İLK İHRACAT ARABİSTAN’A YAPILDI
Suudi Arabistan Cidde’de Arap Abbas amcayla tanışmayla işlerin daha güzel hale gediğini ifade eden Mehmet Cadıl; “O yıllarda ocağımızdan da güzel bir traverter damar çıktı. 1991 yılında Cidde’den bir sipariş aldık. Hani yürü kulum derler ya, biz hızlı bir şekilde çalışmaya başladık. Ve 1992 yılında Portsan Mermer markasını oluşturduk. Abbas amca bizi sürekli yatırım yapmamız için iteklemeye başladı. Onun desteğiyle 4 tane makine aldık. İhracatla birlikte iç piyasada da müşterilerimiz çoğalmaya başladı. Şans ve sabır birleşince biz istikrarlı bir şekilde büyümeye başladık.” dedi.
PATRON İŞYERİNİ GELİŞTİRMEZSE İŞYERİ BİR GÜN PATRONUNU DEĞİŞTİRİR
Değişime ve gelişime ayak uydurmanın önemine dikkat çekerek konuşmasına devam eden Mehmet Cadıl; “Sanayici değişime ve gelişime ayak uydurmalıdır. Sanayici işyerini geliştirmezse işyeri bir gün patronunu değiştirir. Duvarın önünü herkes görüyor. Ben duvarın arkasını görmek zorundayım.  Ve o yıllarda duvarın arkasını gördüm. Bu bir öngörü ve vizyon meselesidir. Ben çok gezen, çok hatır-gönül alan, her çiçekten bir bal alan sanayiciyim. 1992 yılında Abbas amca bizi İtalya’ya götürdü. Orada fabrikayı gezerken makinelerini gördüm. Biz burada bir taş keserken onlar aynı makineyle iki tane taş kesiyordu. O makineyi iyice inceledim ve aynısını yapabileceğimize kafam yattı. Biz İtalya’dan döndükten sonra kendi makinemize gerekli aparatları takarak aynı onların ki gibi yaptım. Bucakta bizden görüp uygulayanlar oldu. Yani diğer arkadaşlara öncülük yapmış olduk. Diğer arkadaşlar uyguladı ama ilk başlayan yol alır derler. Öyle de oldu. Biz baya yolu yarıladık. Ve tüm çıkan malımız Abbas amcaya veriyorduk. Abbas amcadan Allah bin kere razı olsun. Tabi bizde dürüstçe çalıştık. Verdiğimiz sözden, anlaştığımız kurallardan hiç caymadım.  Sabrettik, bunun sonucunda şansımız ve bahtımız açık oldu.” dedi.


PARAYI HARCAMAK KAZANMAKTAN DAHA ZORDUR
Para harcamanın kazanmaktan daha zor olduğuna dikkat çeken duayen sanayici Mehmet Cadıl; “İnsanlar parayı harcarken çok düşünmeli. Parayı kazanıyorsa elbette ki güzel giyinecek, güzel yiyecek. Ancak şımarıklığa gitmeden, israf etmeden gerektiği gibi olacak. Yani dengesiz yaşamayacak. İşte o zaman para daha bereketli olur. İşle bereket bir arada olacak. Ve verdiği sözden caymayacak. Ticaret hayatında bu çok önemlidir. Sözünü tutacaksın. Ben bugüne kadar noter nedir bilmem, benim için önemli olan verdiğim sözdür.” dedi.
MERMER SANAYİ BUCAK’TA ÇOK GELİŞTİ
Mermer sanayisinde de öncülük ettiklerini belirten Mehmet Cadıl; “Yurtdışı ziyaretlerimizde arkadaşlarımıza şunu telkin ederim. Arkadaşlar gezdiğimiz fabrikaları iyi izleyelim, makinaları nasıl yapılmış? Nasıl çalışır? Bunları iyi izleyelim, iyi inceleyelim. Öyle manzara seyreder gibi seyretmeyelim. Bunları hep söylerim. Avrupa’daki gelişmiş örnekleri Türkiye’ye getirmek için iyi gözlem yapmak şart. Tabi burada sanayici arkadaşlara büyük iş düşüyor. Sadece mermeri üretmedik, mermeri kesen-biçen makinaları da ürettik. Bunda da biz öncülük yaptık. İlkokulda öğrendik ya, Türküm, çalışkanım diye, biz onu yerine getirdik. Çalıştık, çabaladık ve başardık. Çok şükür şuanda Bucak sanayisinde mermer sanayisine yönelik son teknoloji makinaları yapılıyor. İlk ihracatımızı da İsrail’e yaptık. Katar ve Suriye’ye çok makine sattık.” diye konuştu. 


TÜRKİYE’DE İLK DEFA TÜNEL SİSTEMİNİ DENEDİK
Türkiye’de ilk defa tünel sistemiyle mermer çıkarma denemesi yaptıklarını belirten Mehmet Cadıl; “Biz hep söylüyoruz. Cenabı Allah böyle bir nimeti verdiyse tabiata fazla zarar vermeden en iyi şekilde değerlendirelim. Tünel sisteminin Dünyada örnekleri çok. Bu kapsamda tüm riskleri üstlenerek Türkiye’de ilk defa tünel sistemini denedik. Özel makinelerle yüz metre derinliğe inerek mermerin en iyisini çıkardık. Gelişmiş ülkelerde tünel sistemi çok yaygın. Çok şükür bizde başardık.”
 PORTSAN MERMER OLARAK HEDEFİMİZ 5 MİLYON AĞAÇ 
Son olarak bölgemizde mermer sektörünün geleceğini değerlendiren Mehmet Cadıl, mermerciliğin gelişmiş ülkelerden az gelişmiş ülkelere doğru kaydığını belirterek şöyle konuştu; “Gelişmiş ülkelerde çevreci baskısı arttıkça mermercilik gelişmekte olan ülkelere doğru kaydı. Gelişmekte olan ülkeler gelir ve giderini iyi hesap etmeleri lazım. Koruma-kullanma dengesi içerisinde dağdaki duran taşı ekonomiye çeviriyorsun.  Biz dağdaki taşın hamallığını yapmaya muhtaç olan bir ülkeyiz. Bu kapsamda bölgemizdeki mermer sanayi bilinçli bir şekilde çalışarak ülke ekonomisine katkı sunmaktadır. Tabi dediğim gibi koruma-kullanma dengesi içerişinde. Biz portsan mermer olarak son yıllarda yeşil enerji sektörü ve çevre koruma ile ilgili yatırımlar gerçekleştirmiş bulunmaktayız. Bu kapsamda bugüne kadar 3 yıl içerisinde 500.000 ağaç diktik. İnşallah 10 yıl içinde 5 milyon ağaç dikmeyi hedefliyoruz. Keşke bizde gelişmiş ülkelerdeki gibi teknoloji üretebilsek. Telefonu, bilgisayarı, yazılımı üretip tüm Dünyaya ihraç ederek dağdaki taşa muhtaç olmasak. Çok şükür yavaş-yavaş teknoloji üretmeye başladık. Bugün Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın riyasetinde Bayraktar Holdingin yaptığı insansız hava aracı var. Bu araç sayesinde Azerbaycan’da tüm Dünya’ya meydan okuduk. İki devlet bir millet olarak zafer kazandık. İşte bilim budur, tahsil budur, teknoloji budur. İnşallah bunlar yaygınlaşır ve Türkiye teknolojide istenilen seviyede gelişir bizde bir tır mermer yerine elimizde çantayla gezerek teknoloji satarız.” diye konuştu./İbrahim Demirayak       



 

Muhabir: Haber Merkezi