Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Alperen Koç, konuyla ilgili şu detaylı bilgileri verdi:
“Mycobacteriumtuberculosis” isimli basilin insanlarda yaptığı, akciğerler başta olmak üzere tüm organları tutabilen, bulaşıcı ve tedavi edilmezse ölümle sonuçlanabilen bir hastalıktır.
Her yıl 10 milyon kişi tüberküloz hastalığına yakalanmakta ve yaklaşık 1,5 milyon kişi tüberküloz nedeniyle ölmektedir. Dünya çapında ilk 10 ölüm nedeninden biridir. Dünya nüfusunun yaklaşık dörtte birinin M. tuberculosis ile enfekte olduğu tahmin edilmektedir. Bu kişilerin yaklaşık %10’u hayatları boyunca en az bir kez aktif tüberküloz hastalığı geçirmektedir. Tüberküloz hastalarının çoğu düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşamaktadır. Tüberküloz bir yoksulluk hastalığı olması nedeniyle ekonomik sıkıntı, kırılganlık, ötekileştirme, damgalanma ve ayrımcılık genellikle tüberkülodan etkilenen kişilerin karşı karşıya kaldıkları sorunlardır.
Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin sağlıkla ilgili hedeflerinden biri de “2030 yılına kadar tüberküloz epidemisini sona erdirmek” tir. Bu kapsamda tüberkülozun önlenmesine yönelik olarak belirlenen hedeflere ulaşmak, faaliyetlere hız vermek, süreç içinde gelişen ihtiyaçlar doğrultusunda yeni hedef ve stratejiler belirleyerek faaliyetlerin belirli bir çerçevede yürütülmesini sağlamak amacıyla Ulusal Tüberküloz Kontrol Programı uygulanmaktadır. Türkiye’de uzun yıllardır sürdürülen tüberküloz ile mücadele programları sonucunda tüberküloz insidansı yüz binde 13’e düşürülmüştür. Bakanlığımız ulusal ve uluslararası kuruluşlarla işbirliği içerisinde tüberküloz kontrol çalışmalarını, Tüberkülozu Bitirme Stratejisi (End TB) çerçevesinde kamunun yanında özel sektör, sivil toplum örgütleri ve gönüllü kuruluşlarla birlikte yürütmekte tüberküloz eliminasyonunu hedefleyecek şekilde güçlendirerek sürdürmektedir.Ülkemizde tüberkülozla ilgili tanı ve tedavi hizmetlerinin ücretsiz olması, tüberküloz hastalarının ilaçlarının Bakanlığımız tarafından temin edilerek ücretsiz olarak hastalara ve temaslılarına ulaştırılması, Doğrudan Gözetimli Tedavi (DGT) uygulaması ile hastalarımıza destek olunması, tedavi süresince işgücü kaybına uğrayan ve sosyal güçlükler yaşayan hastalarımıza aylık nakdi sosyal yardım verilmesi bunun en önemli güvencesidir.
Bulaşma, tüberküloz hastasının(akciğer ve larinks tüberkülozu) konuşma, öksürme ve hapşırma yolu ile çıkardığı 1-5 mikron büyüklüğünde olan ve 1-3 canlı basil içeren taneciklerin (damlacık çekirdeği) solunmasıyla olur.Solunum yoluyla alınan tüberküloz basili tüberküloz enfeksiyonuna yol açar. Bu, bir hastalık durumu değildir. Vücutta basilin sessiz durduğu ve adeta hapsedildiği bir durumdur.Enfekte olan kişilerin; %5’i ilk 1-2 yıl içinde tüberküloz hastası olur, %5’inde 2. yıldan sonra herhangi bir zamanda, vücut direncinin düştüğü durumlarda, vücutta beklemekte olan basiller çoğalarak tüberküloz hastalığına yol açar, %90’ında ise hastalık gelişmez, basil vücutta sessiz olarak kalır.Tüberküloz enfeksiyonu gelişimi için risk faktörleri yüksek tüberküloz insidanslı yerde yaşamak, tüberküloz basiliyle karşılaşma olasılığı (sağlık personeli, toplu yaşam alanı vb.), tüberküloz basiline temas süresi ve kişinin duyarlılığıdır. Tüberküloz enfeksiyonunun tüberküloz hastalığına dönüşmesini arttıran durumlar, 15 yaş altındaki çocuklar (özellikle 0-2 yaş), HIV enfeksiyonu olan kişiler (50-100 kat fazla risk), bağışıklığı baskılayan tedavi alan kişiler, silikoz, diabetesmellitus, kronik böbrek yetmezliği, lösemi, lenfoma ya da baş-boyun kanseri, akciğer kanseri olanlar, tütün kullanımı (sigara, nargile vb.), alkol kullanımı ya da ilaç bağımlılığı olanlar, yetersiz beslenme, düşük vücut ağırlığıdır. (ideal kilodan %10’dan fazla zayıf olanlar-Vücut kitle indeksi ≤20)
Tüberküloz en sık (%60-70) akciğerleri tutmakta olup bunun dışında lenf bezleri, plevra, kemik ve eklemler, kardiyovasküler sistem, genitoüriner sistem, santral snir sistemi ve gastrointestinal sistem tutulumu da olabilmektedir. Bazı hastalarda hem akciğer hem de akciğer dışı tüberküloz birlikte görülür.
Tüberküloziçin başlıca tanısal testler balgam yayma mikroskopisi, balgam kültürü (en kesin yöntem) ve DSÖ’nün ilk olarak 2010 yılında onaylayarak önerdiği hızlı moleküler testlerdir. Tanıda klinik bulgular, radyoloji, bazı biyokimyasal testler ve histopatoloji de önemli yer tutmaktadır. Klinik bulgular arasında öksürük, balgam, hemoptizi, göğüs ağrısı, sırt-yan ağrısı, nefes darlığı, ses kısıklığı, ateş, gece terlemesi, iştahsızlık, halsizlik, kilo kaybı, yorgunluk bulunmaktadır. Akciğer dışı organ tüberkülozunda hastalığın olduğu organa özgün bulgular vardır (lenf bezi büyümesi, idrarda kan görülmesi, eklemde şişlik gibi). Radyolojik olarak posteroantarior akciğer filmi ve bilgisayarlı akciğer tomografisi kullanılabilir, fakat sadece radyoloji ile tüberküloz tanısı konulamaz.
Tüberküloz tedavi edilebilir ve önlenebilir bir hastalıktır. Tüberküloz hastalığı gelişen kişiler ilaçlara duyarlı iseler 6 aylık bir ilaç rejimi ile başarılı bir şekilde tedavi edilebilir. Tüberküloz tedavisinde ilaçların düzenli ve yeterli süre kullanılması çok önemlidir. Çünkü aksi halde ilaç direnci, tedavi başarısızlığı veya nüks durumları ortaya çıkmaktadır.
Tüberkülozdan korunmada, toplumsal (Bulaşıcı olan tüberküloz hastalarını bulmak ve bunları etkin bir şekilde tedavi ederek bulaştırıcı durumdan çıkarmak, sağlık kurumlarında bulaşı önlemek) ve kişisel (BCG ile aşılama, ilaçla koruma (kemoprofilaksi)) boyut önem arz etmektedir.
Tüberküloz, bildirimi zorunlu bir hastalıktır. Kesin tanı konulan Tüberküloz hastaları 24 saat içinde İZCİ (hastaneler için) ve Ulusal Tüberküloz Sistemi yazılımlarına giriş yapılarak bildirimde bulunulur.Tanı konulan hastalar Verem Savaşı Dispanserlerinde mutlaka kaydedilmelidir.
Robert Koch tarafından M. tuberculosis basilinin keşfedildiği ve hastalığın teşhis ve tedavisinin yolunu açan 24 Mart 1882 gününe ithafen her yıl 24 Mart ‘‘Dünya Tüberküloz Günü” olarak anılmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından 2025 yılı teması “Evet, tüberkülozu bitirebiliriz: Taahhüt et, Yatırım yap, Yerine getir.” olarak belirlenmiştir.”