EĞİRDİR GÖLÜ’NÜN SU BİTKİSİ SORUNU ve ÇÖZÜMÜ!

Bilindiği gibi neredeyse kırk yıldır yaptığımız uyarı ve çözüm yollarının göz ardı edilmesi, gölün bu hale gelmesinin nedenidir.  Sorunun temelinde gölün su seviyesinin yıllarca giderek azalması gerçeği vardır.  Gölden aşırı su alımı, kısacası gölün su bütçesinin neredeyse her gün kayıt altına alınmasına rağmen, kayıpların göz ardı edilmesidir. Bilimsel önlemler alınması gerekirken, “merak etmeyiniz koskoca göle bir şey olmaz, bu yıl yağışlar iyi olacak göl dolacak, başka yerden su getireceğiz, gölü besleyeceğiz, göl bizim önceliğimiz, incimiz, beynimiz, namusumuz” denildi! Dinledik, bekledik ama, bu geçen zamanda göl yıllar öncesinin su bütçesinin neredeyse %70ni kaybetti. Yasalar, yönetmelikler çıkarıldı, revize edildi ama popülizm siyasi bakış hep öne çıktı,  uygulanamadı, göl kurumaya devam etti. Olmadı; 2012 Yılında Eğirdir Gölü Özel Hükümleri(EGÖH) çıkarıldı ve eğer gölün su seviyesi – kotu 914.74 altına düşerse “ gölden bir damla bile su alamazsınız” diye hedef belirlendi. O zaman bir göl bilimci akademisyen olmanın yanı sıra 60 yılı aşkın süredir göl kıyısında yaşayan bir hemşeriniz olarak, yapmayınız, bu özel hükümlerle gölü kurtarmak mümkün değildir! Eğirdir Gölü gibi doğal göllerin öncelikle biyolojik su seviyesinin korunması gerekir. Çünkü, güneş ışınlarının gölün dip kısmına yapacağı ısı-ışık etkiyle gölde su bitkisi  “ot” işgal artar dedikse de!  Ayrıca; gölün, otçul balıkları daha çok para getirsin diye dişli balığa- “İsrail sazanına” yedirilen gölde ot yiyen balıklarda kalmadı ki, onları yesin. Bunlarla birlikte,  gölde kirlilik aşırı oranda artar diye, konferanslarda ve sesimiz olan “değerli basın organlarında” anlattık yine dinletemedik/anlamak istenilmedi. Proje, proje, toplantı toplantı denilip “paralar vakitler” harcandı, sözle verildi yine olmadı!

ON YIL SONRA GÖL DİP SUYUNU GÖRDÜ! NEDENİ “İNSAN”!

Geçtiğimiz yıl EGÖH belirlenen “bir damla bile su alınamaz “ denilen mesafenin çok altına düşüldü. Eğirdir Gölü öncelikle savaşta, açlıkta kıtlıkta, hastalıkta ilk başvurulacak stratejik öneme sahip tatlı su gölü. Elbette insanların içme ve kullanmak için suya ihtiyacı var. “Can suyu” verilmesi için Ankara’ya gittiler. Göl bu halde iken can suyu verilmesine karar verildi. Doğru. Ama “can suyu” serumla verilen su gibi değerlendirilmesi gerekirken, bilhassa tarım alanlarında gölleme- salma- vahşi sulamayla bahçeler adeta yıkandı! İnsanlar yine aşırı su tüketimine ve israfına başladılar. Ne yapıyorsunuz? Diye sorduğumuzda “herkes yapıyor, bende yapıyorum” cevabını aldık. Üzücü, “yangın böyle söndürülmez!” göl kurumakta, toplantılarda, “göl mü elmamı denildiğinde” , “elma denilmesi”, karşısında söylenecek söz yok. Vicdanla,cüzdan işi. Son 3 yıl içerisinde gölden su alamıyorsanız “sondaj yapın” diyerek, yasal, yasal olmayan aşırı su alımları, gölün dağlardan gel yağışlarla gelen suyunun engellenmesi gibi çok az olan yer altı beslenmesine de engel olundu. Gölün bu hale gelişinin nedeni “insan”!

Şimdi de temel sorun gölün su bitkileriymiş gibi  havuzlarda, göletlerde uygulanan   ve kırk yıl öncesinden yarattığı “yok edici özelliği”  nedeniyle doğal göllerde uygulanmasına bilimsel olarak karşı çıkılan “ OT TEMİZLEYİCİ- TRAŞLAYICI” araçlarla göldeki “otun” temizlenmesi, bu bilim ve teknolojide?!.

Antalya'da Hortum Seraları Yıktı Antalya'da Hortum Seraları Yıktı

NEDEN TEHLİKELİ…

 Makroskobik su bitkilerinin(ot)  Makinalı veya  Mekaniksel toplanmasında temel ilkelerden ve göllerde yapılacak uygulamaların, göldeki bitki örtüsünün göl alanının yaklaşık % 25-35'lik bölümünü aşmasından sonra, diğer koruyucu ve bilimsel toplama- diğer su canlılarına zarar vermeme, tortu- kirlilik oluşturmama yöntemleriyle başlayabileceği (Gölde bu dağılım oranı farklık arz etmektedir), belirtilen bu düzeyin korunmasının göl verimliliği açısından zorunlu olduğu kaydedilmektedir. Sucul çevredeki mekaniksel mücadele, su yabancı otlarının bulundukları yerden uzaklaştırılması ya da bulundukları yerde yok edilmeleri için makine gücünün kullanılmasıdır ve de DOĞAL GÖLLER İÇİN TEHLİKELİ SONUÇ ve  GELİŞMELERE NEDEN OLUR. Örneğin, doğal göller için ilkel kabul edilen –tahrip etkisi, bu tür göllerde kontrol ve müdahalesi mümkün olmayan yöntemlerle, su bitkileriyle mücadele edeceğiz derken, gölün bataklıklaşmasına  neden olunmaktadır.  Bu su üstü aracı yöntemiyle “bitki tıraşlama- kesme” yönteminin sonuçları farklı göllerimizde  30-40 yıl önce yaşanmıştır. Bu tür uygulamalarla,  Mogan, Çubuk, Eymir, Karagöl (Ankara) sonrasında Akşehir ( Afyonkarahisar- Konya) Eber ( Afyonkarahisar,) Avlan- Titreyen Göl ( Antalya, Uluabat (Bursa) ve çok sayıda göletlerde bu yöntemin gölde çok büyük sorunlara yol açtığı ve bitkilerin daha çok arttığı, azmanlaştığı, gölün çok daha kolay kuruduğu, kirlendiği, ayrıca alg ( su yosunu) patlamasına neden olduğu belli iken; su biliminden uzak yöntemlere başvurmayınız! Eğirdir Gölü zaten can çekişmekte, bu tür araçlı mekanik yöntemlerle sonu hızlandırmayınız! Yakın zamanda çok daha emek, para harcasınız da engel olamazsınız. Bilimsel güç ve liyakat her alanda koruyucu ve yaşatıcıdır.

SADECE EĞİRDİR BELEDİYESİ DEĞİL 

     Gölü adı “Eğirdir” Gölden tüm havza yararlanmaktadır. Göl Eğirdir Belediyesinin “malı” da  değildir.   Göl kıyısında 80 den fazla yerleşim alanı var, herkesin kendi başına ve kendi “kafasınca” gölde işlem yapması doğal göller için çok tehlikelidir. Yapılan işlemle doğal göle, havuz,  gölet ve kanal muamelesi yapılmaktadır. Gölde kokuyu meydana gelmesine neden olan göl içerisinde makroskobik su bitkilerinin artışı değildir.    BİR YANDAN BALIKLANDIRMA YAP, DİĞER YANDAN DA BALIK YUVALARINI TAHRİP ET! GÖL; BİNLERCE TÜR CANLININ BARINMA- ÜREME- YAŞAMA ALANIDIR.

Gölde geçtiğimiz günlerde Eğirdir Su Ür. Ar. Ens. “Balıklandırma” yapıldı, gölde balıkların dışında diğer fauna türlerinin üreme, gelişme ve çoğalma zamanıdır. Makinalı müdahalede “ zamanlama”, çevresel etkileri, hangi aralıklarla yapılacağı belirlenmelidir. Su canlılarının üreme ve çoğalma dönemi için de uygun değildir. Göldeki çok sayıdaki avlakta koordinasyon gereklidir. Gölde çok sayıda türün göç ve kaybına neden olunabileceği gibi, bu tür müdahalelerde, tortu ve bitki tohumları çok farklı olumsuz kirlilik, ortamda bir iki ay sonra, su seviyesi, akıntı ve kirliliğe bağlı olarak DAHA DA FAZLA SU BİTKİSİ ARTIŞINA NEDEN OLABİLECEKTİR.

     Gölün doğal su bitkileri olan, balıklardan kuşlara kadar su canlılarının barınması, üremesi, beslenmesi korunması, tutunması, gelişmesi için çok önemli gölün doğal su bitkilerinin bu şekilde mekaniksel müdahaleleri çok hatalı olup, göl ekosistemini, biyolojik çeşitliliğini tahrip edecektir( birçok sulak alanlarda yaşandığı gibi).  Bu işlemi yapan  “araç kullanıcısının” nereden neyin, nasıl alınacağı konusunda bilgisi nedir? Amaç aracı kullanma ehliyeti değil, neyin, neden toplanacağı ehliyeti önemlidir/olmalıdır. Tarla sürülür gibi bu tür mekaniksel müdahale sorunu çözümlemeyecek, sorun çıkaracak bir müdahaledir. Bu yöntem sadece biçme yöntemi olmamalıdır.

 GÖLLERDE MARMARA DENİZİNDEKİ  MÜSİLAJ GİBİ SALYALAŞMA NEDEN OLUNUR!  

       Sıkıştırılıp araca alınan canlı kökenli maddelerin suya karışımı başka bir olumsuz soruna neden olmaktadır. Parçalanan bitkilerle, biçilen bitki bölümlerinin ayrışması, sudaki çözünmüş oksijen düzeyinin düşmesi, göze hoş görünmeyen büyük bitki kütleleri ile kıyı boyunca kötü kokuların oluşması ve ALG PATLAMASI (artışına- müsilajlaşma ) gibi istenmeyen etkilere neden olacaktır. Bu tür yöntemde biçilen su altı bitkileri uzun süreler boyunca su yüzeyinde yüzebilmekte ve birçok türün parçaları köklenerek yeniden gelişebilmektedir. Hangi su bitkisi türünün başatlığı ve azmanlaşacağı bilgisine sahip olmak gerekir.

   Toplanan bitkilerin, geçtiğimiz yıllarda sürekli yapıldığı gibi çöpe atılmaması, yakılmaması gerekmektedir. Bu bitkiler, yem, gübre, tarım topraklarının iyileştirilmesi gibi amaçlarla değerlendirilmelidir. Doğal göllerde geri dönülmesi çok ciddi problemlere nede olan bu bilim dışı/ keyfiyetçi yaklaşıma izin verilmemesi ortak düşüncemizdir.

 BU SORUNUN CEVABI BENDE YOK!

Göl -su hayattır.  “Göl hepimizin” katkı sunmak herkesin görevi diye düşünmekteyim”. Bana yıllarca sorulan soru, “hocam SDÜ Eğirdir Su Ürünleri Fakültesinin öğretim üyesiniz, doktaranız Eğirdir Gölü ( üstelik su bitkileri ve ekolojisi) ve ayrıca Türkiye Tabiatı Koruma Derneğinin resmi Eğirdir temsilcisi ve Türkiye bilim danışmanısınız, neden Eğirdir Gölü ile ilgili toplantılarda yoksunuz.”

Tüm bunların yanında  Cumhurbaşkanlığı Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli toplantılarının “İklim Dostu Yeşil Dönüşüm Kurulu” üyesiyim,  T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü Su Verimliliği Alt kurulu yönetim kurulu Üyesi ve yine aynı bakanlığımızın Ulusal Su Kurulu Üyesiyim ve Ülkemizin farklı yerlerinde toplantılarda yer aldım ama nedense Eğirdir ve Isparta’daki toplantılara çağrılmıyorum. Elbette tüm göllerde olduğu gibi her yere koşmaktayım, hiçbir karşılık beklemeden, üstüne üstelik bir zamanlar olduğu gibi sn. veli gök başkan bilir, temizlenmesi- restorasyonu için parada bulmuşken, çağrılmamaktayım!  Bu sorunun cevabını da bilmiyorum! Saygılarımla

  Hidrobiyolog Erol KESİCİ

Kaynak: Haber Merkezi