Manav sosyal medyadan yaptığı paylaşımda ; "Yedi şehitler Isparta’nın somut olmayan kültürel mirasıdır. Bu kavram aslında bizler için bahane altına sığınılan bir metodu işaret eder. Yani kaynağını bulamadığımız ama var olduğunu bildiğimiz bir söylemin sorumluluğunu masumlaştırıyoruz.
Ispartalılar yıllarca yedi şehitleri konuşmuş, anlatmışlar ve dilden dile dolaşmıştır. Öyle ki bazılarının kabirleri de bellidir. Peki bir mahalleye adını verdiğimiz yedi şehitler kimdi?
Yedi şehitler, Isparta’yı Roma’dan alan ilk Türk şehitlerimizdi. Bunu kayıt altına alan 1893 yılında Süleyman Sâmi Efendi’nin mekânı cennet olsun. Müellif bu tarihte bunu kaleme almışsa da zaten Isparta’da yedi şehitler hep konuşulan mübareklerdendi. Bunun üzerine de metodlu bir çalışma maalesef yapılmamıştır. Bu da yedi şehitleri unutturmuş kabirlerinin kaybolmasına sebep olmuştur.
Metod olarak yedi şehitleri anolojik yöntemle tahlil etmek mümkün değildir. Bu tarz tarihi anlatıları tarihselcilik bakışıyla değerlendirmek gerekir.
Buna göre, Isparta tarihini bize kazandıran dönemin belediye reisi ve milletvekili büyük üstâd Böcüzâde Süleyman Sami Efendi yedi şehitlerin yerlerini anlatırken;
İsmini belirtmeden (muhtemel bilinmediği için) biri Karağaç Mahallesi’nde, biri Şeremed Dede adıyla Germiyan Mahallesi’nde, biri Doğancı Mahallesi’nde Hu Dede, biri yine Doğancı Mahallesi’nde Ihlamur Dede, biri Yenice Mahallesi’nde meşhur Fişenkçi Ali bahçesi içinde, biri de İğneci Mahallesi mahalle mescidinin dış tarafında olarak anlatır.
Bunların öncesinde Kesikbaş Gâzi Hazretlerinin de yedi şehitlerden biri olduğunu aktarır.
Görüldüğü üzere yedi şehitlerden sadece Kesikbaş ve Şeremed adlarını vermektedir, diğerlerinin adları yoktur.
Diğer bir halk kaynağı olan Nuri Katırcıoğlu eserinde yedi şehitleri anlatırken;
“Adları belli olan üç tanesi : Tabakhanede Keşikbaş Gazi, Sermed Mahallesinde Şeremed Dede, Doğancı Mahallesinde Hu Dededir. Adları bilinmiyen dört şehid : Biri İğneci Mahallesinde, biri Yenice Mahallede, üçüncüsü Paşa Oğlu bahçesi altında, dördüncüsü Karış Mahallesindedir.” Diye anlatır.
Üçünün adı belli derken “HU DEDE” mahlasını da isimden saymaktadır. Belki de Böcüzâdeyi kaynak almıştır, sonuçta yedi şehitlerden ikisinin adını biliyoruz. Daha doğrusu “KESİKBAŞ” bir isim olmasa da, müellifler isim olarak saymışlar.
Esâsen bu iki kaynak birbirleriyle örtüşmektedir.
Ancak yedi şehitleri doğru ifâde edebilmek için tarihsel kavrama, analiz ve yorum gerekliydi.
Eldeki verilerin analizinde Isparta türbeleriyle ilgili beni de yanılgıya düşüren bir durum vardı. Yapılan çalışmaların metoduna bakmadan rivâyetleri esas alan bir makalede Sidre’deki Muharrem Dede’nin yedi şehitlerden olduğu, Muharrem Dede’nin gerçekten yedi şehitlerden biri olup olmadığı hususu ayrıca aydınlığa muhtaçtı.
Çünkü bu tarz köksüz bilgiler tarihsel olgulara zarar vermekteydi.
Bahsi geçen yedi şehitler için ortak rivâyet Selçukluların Isparta’yı fethi esnâsında yararlılık gösteren yedi kardeş olduklarıydı. Yâni yedi şehitler Türk boylarından akıncı Türklerdendi. O halde yedi şehitlerin mezar ve türbelerinde herhangi bir tarikat, dini ritüel izi arayamayız. En önemlisi de dönemde Isparta fethine katılan yedi şehitlerden birinin adının “MUHARREM” olması da çok zor bir ihtimal idi. Çünkü dönemdeki fetih hareketinde bulunan Türklerin isimleri genel ağırlıkta öz Türk isimleri olmalıdır.
Nitekim kaynaklara baktığımızda Sidre’deki Muharrem Dede’nin Mevlevi olduğunu görüyoruz. Bugünkü Mimar Sinan Camii hizasında, Ziraat Bankası şubesinin karşısındaki dükkanın altında yeri olan Miski Dede ile kardeş olduğunu Böcüzâde eserinde anlatır. Bu da tarihi senkrona ters durmaktadır.
Ayrıca Vanlı Cami bahçesinde yer alan Osman Dede için de yedi şehitlerden denmiş olsa da bunu destekleyen hiçbir çalışma olmadığı gibi yine isminin de Osman olması düşündürücüdür.
Tüm bunlara ek Şehit Mahmut Baba yani Doğancı Mahallesindeki Kan Dede’nin de adı da bu anlamda uygun değildi.
Isparta’da kutsal kabul edilen 70 civârında türbe ve kabir mevcut. Bunların çoğunluğu tarikat ehillerinin kabirleridir. Örneğin; Hızır Abdal, Muharrem Dede, Aldan Dede gibi. Isparta’daki türbelerin geneli Nakşibendi, Bektaşi vs. türbeleridir.
Ancak yedi şehitler bunlardan olmamalı, çünkü yedişehitler tarikat ehli değil, bir tekke mürid hayatını sürdürmemişlerdir. Isparta’daki bahsi geçen türbelerin dışında kalan türbe ve kabirlerde yedi şehitleri aramak en doğru en doğru yöntemdir.
Bu kapsamda eldeki verilerle;
Tarihsel metoda uygun olarak, Isparta’nın yedi şehitleri şu şekildedir.
1- Kesikbaş
2- Şeremed
3- Hu Dede
4- Ihlamur Dede
5- ? Karaağaç Mahallesi’nde aranacak
6- ? Yenice Mahallesi’nde aranacak
7- ? Kurtuluş Mahallesi’nde aranacak
Halk rivâyetleriyle yedi şehitleri belirleyecek olursak tutarsızlığı olmakla beraber;
Isparta’nın yedi şehitleri şu şekildedir.
1- Kesikbaş Dede
2- Şeremed Dede
3- Hu Dede
4- Ihlamur Dede
5- Osman Dede
6- Muharrem Dede
7- Şehit Mahmut Baba (Kan Dede)
Olarak açıklayabiliriz.
İlâveten Hüseyin Baş Dede’nin yedi şehitlerden biri olduğu kanısı ispata muhtaç görünmektedir.
YEDİŞEHİTLER HAKKINDA BİLGİLER
1- Şeremet Dede: Eski adıyla Germiyan Mahallesi, şimdiki adıyla İskender Mahallesi’nde, Eski Antalya yolu ile şehit "Fethi Bey (Kesikbaş Dede)" caddesinin kesiştiği yerde bulunan, eski simitçi kahvesinin önündedir. Bu Dede'nin de Isparta’nın Selçuklular tarafından fethinde başarı gösteren yedi kardeşten biri olduğu rivayet edilmektedir. Kabrin bakımı ile ilgilenen türbedar, geçmişte Şeremet Dede'nin türbesinin olduğunu, yol geçmesi sebebiyle yıkıldığını, fakat Dede'nin kabrinin kaldırılmasına müsaade etmediğini, bu nedenle kabrin yerinden kaldırılamadığını belirtmektedir. Kabir, çişini haber vermekte geciken çocuklar için ziyaret edilmektedir (Adar 2004). 21. Tez Murat Dede
2- Kesikbaş: Rivayete göre; Dede'nin başı Isparta’nın fethi için savaşırken, kesilmiştir; Dede de başını koltuğunun altına alarak savaşı kazanana kadar cihat etmiş ve savaşın kazanılmasıyla başını türbesinin karşı tarafında bulunan tepeden yuvarlayıp, “Başım nerde durursa beni oraya defnedin” demiştir. Başı üç yol ayrımında durmuş ve durduğu yere gömülmüştür. Türbedar, Dede'nin türbesinin yol ayrımında olduğundan kaldırılmak istendiğini; fakat kaldırmak için gelen işçilerin ellerinin, kollarının tutmaz olduğunu, hatta çatıya çıkanların çatıdan düştüğünü belirtmektedir. Dede'nin halen dünyanın çeşitli bölgelerinde savaşan Müslüman askerlere yardım ettiği söylenmektedir. En son Kore ve Kıbrıs savaşlarında görüldüğü halk arasında rivayet edilmektedir. Kesik Baş Dede Türbesi'ne her türlü dilek için gidilmekte olup, özellikle askere gidenler Dedeyi ziyaret etmektedir. Genellikle Cuma ve Çarşamba günleri ziyaret edilmekte olan türbeye, ziyaretçiler girmeden önce dua etmeye başlamakta ve buna halk arasında Dededen “destur almak” denilmektedir.
3- Hu Dede: Hu Dede adıyla Doğancı Mahallesinde
Sıtma Dede (Hu Dede) Türbesi: Sıtma Dede'nin de Isparta’nın Selçuklular tarafından fethinde başarı gösteren yedi kardeşten biri diğeri olduğu rivayet edilmektedir. Gerçek ismi bilinmemektedir, fakat halk arasında Sıtma Dedesine, Karasofu (Karakadı) (Aksu 1941: 1134) ya da Hu Dede de denilmektedir. Sıtma Dede'nin Piri Mehmet Efendi'nin müridi olduğu söylenmektedir (Tanyu 1967: 217)
4- Muharrem Dede : Ahmet YESEVİ Hazretleri’nin talebesi ve Horasan piri olan Muharrem Dede, Isparta’nın Selçuklular tarafından fethinde büyük başarılar gösteren 7 kardeşten biri olduğu rivayet edilmektedir. Muharrem Dede Türbesi, 1955 yılında Ömer ÇELİKÖRS tarafından, Isparta'nın en yüksek tepesi olan Sidre Tepesi’nin Isparta’ya bakan yamacına yaptırılmış, mescidin yanı sıra dinlenme yerleri, misafirhane, kadınlar mescidi eklenerek kompleks bir yapı haline getirilmiştir. Türbenin dış duvarında, Muharrem Dede Türbesi’nde uyulması gereken ahlâki ve edebi kurallar, Muharrem Dede hakkında bilgi veren bir pano ve genel olarak türbe ve kabir ziyareti sırasında uyulması gereken kuralların yazılı olduğu levhalar bulunmaktadır. Ümmü Gülsüm AYTA (64), yirmi sekiz yıldır Isparta’da yaşamaktadır. AYTA, Muharrem Dede’nin bir kişinin rüyasına girdiğini ve nerede yatmakta olduğunu o kişiye söylediğini o kişinin de gündüz Sidre tepesine gelip türbenin yerini tespit ettiğini belirtmektedir. Akabinde gerekli olan malzemeleri tedarik edip atlarla ve eşeklerle malzemeleri taşıyıp türbeyi inşa ettiğini söylemektedir. Yaz aylarında ziyaretçisi daha fazla olan türbenin kişilere huzur verdiği ve günlerce burada ibadet ettiklerini ifade etmektedir. Ayrıca türbede uyulması gereken kurallar vardır. Bunlar; türbede namaz kılmamak ve çıkarken yatıra saygısızlık olmasın diye geri geri çıkmaktır. Buraya gelen ziyaretçilerin bu büyük zatların yüzü suyu hürmetine diyerek dua ettiklerini ve dileklerini tuttuklarını belirtmektedir. (Isparta, Merkez, Ümmü Gülsüm AYTA).
5- Süt dede Şehit Osman Dede: Şehit Osman Dede’nin türbesi, Isparta’ da Vanlı Caminin bahçesinde bulunmaktayken, günümüzde Dede'nin mezarı yıkılıp, bulunduğu yerden birkaç metre ileri taşınmıştır. Taşınma esnasında mezar taşı kaybolmuş, yöre halkı tarafından konulan yeni mezar taşının üzerine ise Şehit Osman Dede'nin ismi yazılmamıştır. Isparta’nın Selçuklular tarafından fethinde başarı gösteren yedi kardeşten biri olduğu rivayet edilmektedir. Süt Dedesi'nin eski türbedarı ile yapılan görüşmede, geçmişte buraya sütü az olan ya da olmayan kadınların geldiği, günümüzde ise gelenlerin sayısının azaldığı öğrenilmiştir. Gelenler genellikle yaşlı kadınlar olup, Dede'nin mezar taşının üzerine bir gün ya da birkaç saatliğine, bir kase su bırakıp dua etmektedirler. Bu kaseyi Dedenin kabrine bırakmalarının sebebi sofralarındaki bolluk ve bereketin çoğalmasını istemeleridir. Eski türbedar, ziyaretçilerin geçmişte bezbağlayarak, adakta ve dilekte bulunduğunu, dilekleri gerçekleşenlerin adaklarını yerine getirdiklerini belirtmektedir (Bozdoğan 2004).
6- Şehit Mahmut Baba (Kan Dede): …, 1940 yılında Isparta merkezde dünyaya gelmiştir ve türbenin tam karşısında oturmaktadır. Kan Dede’nin Isparta’nın yedi kardeşlerinden biri olduğunu, beş tanesinin su kenarında bulunduğunu ve bunların koruyucu evliyalar olduğunu belirtmektedir. Türbe ile ilgili olarak şunları söylemektedir; “Eskiden bu türbeye burnu kanayan çocukları getirirlerdi. Türbenin içinden aldıkları toprağı çocuğun burnuna sürerlerdi. Çocuğun burnun kanaması dururdu ve bir daha tekrar burnu kanamazdı. Bundan dolayı buraya Kan Dedesi de denmektedir. Buraya eskiden haftanın iki günü mum dikerdik. Pazar ve Perşembe akşamları ama neden diktiğimizi bilmiyorum. Galiba dileklerimizin kabul olması için dikerdik. Kan Dedesi, benim rüyama hiç girmedi ama annem rüyasında çok görürdü. Çocukken, büyüklerimiz bize bu dedeleri anlatırdı, biz de onların ağızlarına bakardık. Bir gün annem mahalle toplantısına gitmiş. Ben o zaman daha çok küçükmüşüm. Annem giderken beni bu dedeye bırakmış. Çocuğuma göz kulak ol demiş ve toplantıya gitmiş. Annemin o gece dede rüyasına girmiş ve bana bir daha çocuğunu emanet edip gitme, ben bu sorumluluğun altında eziliyorum demiş. Yine bir gün annem halı dokumadan gelmiş. Ertesi gün de mahalle fırınında ekmek yapacakmış. Fırıncı akşamdan bizim eve gelmiş hamuru şimdiden yoğur da sabah erkenden senin ekmeğini yapalım demiş. Annem de daha halı dokumaktan yeni geldim çok yorgunum demiş. Sabahın erken saatlerinde dede annemi dürtmüş. Hadi kızım kalk un geldi, su ısındı demiş. Annem kalktığında unun gelmiş olduğunu ve ocakta suyun ısındığını görmüş. Bu dedelerin hepsinin farklı farklı mucizeleri var. Bir mahalle toplantısı sırasında bu dededen bir mucize yapmasını istemişler. Dede de o kışın ortasında karın altından yemyeşil dallı bir üzüm salkımı çıkarmış” Alıntıdır.
7- Ihlamur Dede Türbesi: Doğancı Mahallesi’nde Paşaoğlu Bahçesi'nde bulunan bu kabrin geçmişte kenarında, 1950 yılında Isparta’nın Eğirdir İlçesi’nin Yuvalı Köyünde dünyaya gelen Yaşar YILMAZTÜRK, türbenin yanında bulunan arsayı 1989 yılında satın almıştır. 1992 yılında buraya ev yaptırmış ve yirmi yedi yıldır bu türbenin yanında bulunan evde oturmaktadır. Türbeye çok fazla ziyaretçinin gelmediğini, gelenlerin ise dua edip gittiğini fakat eskiden Cuma günleri ve Hıdırellez’de çok fazla ziyaretçisinin olduğunu belirtmektedir. Çocuğu olmayanların beşik, evi olmayanların küçük taşlardan ev yaptığını ve dua edip, mum dikip, çapıt (bez parçaları) bağladıklarını belirtmektedir. YILMAZTÜRK, türbenin yakınlarında oturan bir amcanın olduğunu fakat şimdi hayatta olmadığını söylemektedir. Amca, çocukken arkadaşları ile birlikte türbeye bırakılan mumları alıp, yakarak bitirmiştir. O gece rüyasına Ihlamur Dede’nin girmiştir. Amcanın rüyasında dede onu Ihlamur ağacına çarpmıştır. Eskiden bölgede çok fazla ıhlamur ağacı bulunmaktaymış. Amca, dedeye mumlarını iade etmek için mum aramış ancak bulamamış ve ertesi gece yine rüyasına giren dede bu kez de su arkının içine çarpmış amcayı. Kan ter içinde kalan amca sabah olunca babasından aldığı para ile yedi mum almak istemiş çünkü dede’den aldığı mum sayısı buymuş fakat parası sadece üç muma yetmiş. Üç mum bırakan amcanın rüyasına dede bir daha girmemiş. Amca, Ihlamur Dede’nin isminin Abdullah olduğunu belirtmiştir. Ihlamur Dede ile kendisinin de bir anısının olduğunu belirten YILMAZTÜRK, kamyon şoförlüğü yaptığı zamanlar eve iki sularında geldiğini, anahtarla kapıyı açmaya çalışırken içine bir ürperti girdiğini dış kapıdan girdiği esnada içeriden büyük bir gürültü koptuğunu kendi kendine “al işte dede geldi” dediğini belirtmektedir. Ardından bodrum kata indiğini fakat hiçbir şey göremediğini korkudan bir sigara yakıp televizyonu açtığını ve uyuyakaldığını ifade eden YILMAZTÜRK, bir şeyin karnından dürttüğünü sigaranın ise ağzında hala durduğunu eğer dede uyandırmasaydı evin yanabileceğini söylemektedir. Ayrıca dedenin çok faydasını gördüğünü işlerinin hep yolunda gittiğini ifade etmektedir. " ifadelerini kullandı.