Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Yavuz, aşıların önemi ve işlevleriyle ilgili şu açıklamayı yaptı:
“Aşılar, modern tıp tarihinde pek çok ölümcül hastalığı önlemede başrol oynamıştır. İlk aşı uygulamalarının Osmanlı döneminde ‘çiçek hastalığına’ karşı yapıldığı bilinmektedir.
Zamanla bu uygulamalar geliştirilmiş ve hastalıklara karşı etkin bir savunma sağlanarak milyonlarca hayat kurtarılmıştır. Aşı Haftası, bu hayati önlemlerin değerini yeniden hatırlatmak ve aşıların hayat kurtarıcı etkilerini vurgulamak için bir fırsattır.
Aşıların çalışma prensibi, antijenlerin bağışıklık sistemini aktive etmesi ve antikor üretimini tetiklemesi üzerine kuruludur. Bu işlem, insan vücudunu gerçek bir enfeksiyon olmaksızın hastalıklara karşı hazırlar. Aşılamayla birlikte oluşan hafıza hücreleri, vücudun mikropla karşılaşması durumunda hızlı bir yanıt verilmesini sağlayarak hastalığın geçirilmesini önler veya daha hafif semptomlarla atlatılmasını sağlar.
Aşılar, canlı zayıflatılmış, ölü, toksoid ve rekombinant gibi çeşitli türlerde bulunur. Her biri, bağışıklık sistemini farklı yollarla harekete geçirerek hastalıklara karşı koruma sağlar.
Tarih boyunca, çocuk felci, tetanos, kızamık ve kuduz gibi birçok hastalık kalıcı sakatlıklara ve ölümlere neden olmuştur; ancak aşılar sayesinde büyük oranda bu hastalıkların önüne geçilmiş ve sayısız hayat kurtarılmıştır.
Örneğin, ‘çiçek hastalığı’ en son 1977 yılında görülmüş ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından 1980 yılında küresel olarak eradike edildiği onaylanmıştır.
Çocuk felci, ülkemizde en son 1998 yılında görülmüş ve 2002 yılında Türkiye’nin de dâhil olduğu bölge, DSÖ tarafından ‘Polio’dan arındırılmış bölge’ olarak sertifikalandırılmıştır.
Benzer şekilde, Maternal-Neonatal Tetanoz Eliminasyon Programı’nın uygulanmasıyla, 2009 yılı itibarıyla Türkiye’de yenidoğan tetanozu elimine edilmiştir.
Bunlar, aşılamanın sağladığı başarıların yalnızca bir kısmını temsil etmektedir. Asıl büyük ve görünmeyen başarı, aşılama sayesinde birçok hastalıktan korunan ve bu hastalıklara bağlı potansiyel kalıcı sakatlık ve ölümlerden uzak kalan çocuk ve yetişkinlerin varlığıdır.
Aşılar hakkında bilimsel olmayan yanlış bilgilerin yayılması toplum sağlığı için ciddi riskler taşımakta ve aşıların sağladığı korumayı zayıflatarak hastalıkların yeniden yayılma riskini artırmaktadır.
Aşıların geliştirilmesi ve onay süreçleri zaman alıcıdır ve bu süreçlerde, etkinlikleri ve potansiyel yan etkileri kapsamlı çalışmalarla değerlendirilmektedir.
Ülkemizde kullanımda olan aşılar, DSÖ’nün standartlarına uygun olarak üretilen ve güvenilirlikleri sürekli olarak izlenen aşılardır.
Aşılarla ilişkili yan etkiler genellikle hafif ve geçicidir, ciddi yan etkiler ise oldukça nadir görülür.
Bağışıklama, insan sağlığını korumada en etkili ve maliyet açısından en uygun yöntemlerden biridir.
Aşılar aracılığıyla sağlanan bağışıklık sadece bireysel bağışıklık değil, aynı zamanda toplumsal bir bağışıklıktır.
Böylece toplum içinde aşılanamayan veya bağışıklık sistemi zayıf olan bireyler dolaylı olarak korunur ve hastalıklara karşı daha az risk altında olurlar. Aşılar sağlıklı bir toplumun vazgeçilmez bir unsurudur.” dedi.
Haber Merkezi