Avrupaya gidip gelenler bilir. Trafikte üstünlük önce yayaya sonra bisikletli sürücüye, son olarakta araç sürücülerinedir.
Türkiyede ise tam tersi. Trafikte üstünlük her zaman araç sürücülerine aittir. yayalar sağa sola bakar ve araç geçmiyorsa karşıdan karşıya geçer, aynı şey bisiklet sürücüleri içinde geçerli. Gerçi bisiklet sürücüleri pek şehir merkezini kullanmazlar, kullansalar bile yayalarla aynı yeri kullanarak kaldırımları tercih ederler. yani bizde bisiklet sürme alışkanlığı ve geleneği yoktur.
Peki neden Avnrupalı bisiklete binmeyi tercih ediyorda biz türklyer tercih etmiyoruz!...
Avrupa insanı akıllı, milliyetçi, tasarruflu, ülkesini seven, insanlara değer veren anlayışı hep ön planda tutmuş, öyle yetişmiş ve öyle yaşamayı kendisine destur edinmiştir.
Bisiklete binmekle hem sağlıklı kalıyor, spor yapmış oluyor , hemde tek başına trafiğe çıkarak trafiği yoğunlaştırmıyor. İnanırmısınız, 7’den 70’e herkes bisiklete biniyor. Anne çocuğunu okula bisikleti ile bırakıyor, hanımlar güne bisikletle gidiyor....
Bu nedenle Avrupanın birçok şehrinde araçların geçeceği yol ile yayaların geçeceği kaldırım arasında bisiklet yolları vardır. Hemde öyle üç beş kilometre, şehrin belli yerlerinde falan değil. İp gibi uzayıp giden bisiklet yolları her yerde var...
Gelelim ülkemize, dolayısıyla Ispartamıza. İlimizde böyle bir alışkanlık yok... Bugüne kadar yerel yönetimler özellikle şehir merkezinde bisikletliler için bir geçiş yolu yapmamışlar. Yazımın başında da belirttiğim gibi yayaların kullandığı kaldırımları insanlarla birlikte kullanan bisikletlililer, hareket alanı bulamadıkları için maalesef bisikletle trafiğe çıkmaya cesaret edememişler.
Bisiklete binmek bizde ayıptır. sadece çocuklar bisiklete biner.
Bisiklete binme kültürümüzde, altyapımızda olmadığı için genellikle araç kullanmışızdır, buda şehirdeki trafik yoğunluğunu artırmış ve beraberinde otopark sorunu ortaya çıkmış, kazalar artmış, görüntü kirliliği oluşturmuş velhasıl nefes almamıza imkan tanımamıştır.
Gelelim son günlerdeki yerel yönetimlerin, yani Isparta belediyesinin bu yöndeki çalışmalarına. Aslına bakarsanız biryerlyenrden başlamak, hedefe ulaşmak adına önemli bir girişimdir. belki Avrupa standartlarını yakalamamız çooooook zaman alacaktır ama başlangıçta çok önemli.
Bugün milmar sinan caddesi, Cumhuriyet caddesi, istanbul yolu, 6 mart caddesi ve istasyon caddesi gibi şehrin önemli ana alterlerinde başlatılabilecek bu uygulama zamanla diğer cadde ve sokaklara da yayılarak genişletilebilir. Bu uygulamanın oturması ve insanların buna alışıp saygı göstermesi için öncelikle trafik kurallarının okullarda ders olarak verilmesi, trafik bilincinin artırılması ve kamu spotu olarak televizyonlara yayınlanması gerekiyor.
Ayrıca tek başına araçla şehir trafiğini meşkul edenlere ceza kesilmeli, insanları bisiklete binmeye zorlamalı ve bu alışkanlığı kazandırmalıyız.
Yazmak, söylemek, konuşmak, akıl vermek ne kadar kolay değilmi, ama uygulama noktasına gelince maalesef zoru değil kolayı tercih ettiğimiz için biz yazdığımızla, siz söylediğinizle kalıyorsunuz ve sonra Türkiye neden Avrupa birliğine alınmıyor diye dövünüyoruz. Fazla söze gerek varmı, bilmem anlatabildinimi?
Türkiyede ise tam tersi. Trafikte üstünlük her zaman araç sürücülerine aittir. yayalar sağa sola bakar ve araç geçmiyorsa karşıdan karşıya geçer, aynı şey bisiklet sürücüleri içinde geçerli. Gerçi bisiklet sürücüleri pek şehir merkezini kullanmazlar, kullansalar bile yayalarla aynı yeri kullanarak kaldırımları tercih ederler. yani bizde bisiklet sürme alışkanlığı ve geleneği yoktur.
Peki neden Avnrupalı bisiklete binmeyi tercih ediyorda biz türklyer tercih etmiyoruz!...
Avrupa insanı akıllı, milliyetçi, tasarruflu, ülkesini seven, insanlara değer veren anlayışı hep ön planda tutmuş, öyle yetişmiş ve öyle yaşamayı kendisine destur edinmiştir.
Bisiklete binmekle hem sağlıklı kalıyor, spor yapmış oluyor , hemde tek başına trafiğe çıkarak trafiği yoğunlaştırmıyor. İnanırmısınız, 7’den 70’e herkes bisiklete biniyor. Anne çocuğunu okula bisikleti ile bırakıyor, hanımlar güne bisikletle gidiyor....
Bu nedenle Avrupanın birçok şehrinde araçların geçeceği yol ile yayaların geçeceği kaldırım arasında bisiklet yolları vardır. Hemde öyle üç beş kilometre, şehrin belli yerlerinde falan değil. İp gibi uzayıp giden bisiklet yolları her yerde var...
Gelelim ülkemize, dolayısıyla Ispartamıza. İlimizde böyle bir alışkanlık yok... Bugüne kadar yerel yönetimler özellikle şehir merkezinde bisikletliler için bir geçiş yolu yapmamışlar. Yazımın başında da belirttiğim gibi yayaların kullandığı kaldırımları insanlarla birlikte kullanan bisikletlililer, hareket alanı bulamadıkları için maalesef bisikletle trafiğe çıkmaya cesaret edememişler.
Bisiklete binmek bizde ayıptır. sadece çocuklar bisiklete biner.
Bisiklete binme kültürümüzde, altyapımızda olmadığı için genellikle araç kullanmışızdır, buda şehirdeki trafik yoğunluğunu artırmış ve beraberinde otopark sorunu ortaya çıkmış, kazalar artmış, görüntü kirliliği oluşturmuş velhasıl nefes almamıza imkan tanımamıştır.
Gelelim son günlerdeki yerel yönetimlerin, yani Isparta belediyesinin bu yöndeki çalışmalarına. Aslına bakarsanız biryerlyenrden başlamak, hedefe ulaşmak adına önemli bir girişimdir. belki Avrupa standartlarını yakalamamız çooooook zaman alacaktır ama başlangıçta çok önemli.
Bugün milmar sinan caddesi, Cumhuriyet caddesi, istanbul yolu, 6 mart caddesi ve istasyon caddesi gibi şehrin önemli ana alterlerinde başlatılabilecek bu uygulama zamanla diğer cadde ve sokaklara da yayılarak genişletilebilir. Bu uygulamanın oturması ve insanların buna alışıp saygı göstermesi için öncelikle trafik kurallarının okullarda ders olarak verilmesi, trafik bilincinin artırılması ve kamu spotu olarak televizyonlara yayınlanması gerekiyor.
Ayrıca tek başına araçla şehir trafiğini meşkul edenlere ceza kesilmeli, insanları bisiklete binmeye zorlamalı ve bu alışkanlığı kazandırmalıyız.
Yazmak, söylemek, konuşmak, akıl vermek ne kadar kolay değilmi, ama uygulama noktasına gelince maalesef zoru değil kolayı tercih ettiğimiz için biz yazdığımızla, siz söylediğinizle kalıyorsunuz ve sonra Türkiye neden Avrupa birliğine alınmıyor diye dövünüyoruz. Fazla söze gerek varmı, bilmem anlatabildinimi?