Müslümanın kendisini her an ibadet halinde hissettiği Ramazan ayı geldi. Sükûnet, huzur ve kardeşliğin en yoğun hissedildiği bu ayda ne yazık ki İslam dünyasının büyük çoğunluğu savaşlar içerisinde yanıyor. Yoksulluk, açlık, sürgünler, yıkımlar yaşanıyor. Yaklaşık iki yüzyıldır Müslüman dünya ramazanları hep böyle yaşamakta. Batı medeniyetinin dünyayı köleleştirme ve sömürmeye gücü yetmesiyle başlayan bu süreç, diğer tüm halklar için sükunetin, özgürlüğün, barışın neredeyse hayal olduğu bir tarihi dönem oldu.
Parçalanan ve sömürgeleşen Müslüman coğrafya ne zaman; kendine gelecek olsa, halkın gerçek temsilcisi, hakka samimi boyun eğmiş Müslüman önderlerce yeni bir toplumsal yaşam inşa edilmek istenilse, sömürgeci batı medeniyeti ve onun yerli kuklaları tarafından bu çabalar akamete uğratılmakta.
Son bir yıldır yaşananlar bu anlamda ne kadar zihin açıcı…
Arap baharı olarak başlayan ve tüm İslam coğrafyasını heyecanlandıran, Müslüman toplumlar batının kukla rejimlerini bir bir sırtlarından atarken, süreci bir şekilde tıkayıp tersine çeviren batı; yine kukla rejimlerini bir bir dizayn etmeye başladı. Libya’da, Mısır’da bütün insanlığın gözü önünde askeri darbeler yaptırılıp, sivil Müslüman insanlar hakkında binlerce idam cezası verdirildi, kukla diktatörler tebrik edilip her türlü destek ve yardımlar sunuldu.
Ülkemizde de bir yıldır benzeri bir sonuç için aynı süreçler oluşturulmaya çalışıldı. Gezi olayları, 17 Aralık darbeleriyle iki defa denenen ve başarılsaydı Türkiye’yi de eski dönemlere ve rejimlere döndürecek olan bu uluslararası çalışmalar çok şükür halkın sağduyusu ve başbakan Erdoğan’ın dik duruşu vesilesiyle başarılamadı.
Türkiye’yi barış, huzur, sükûnet ortamından çıkarıp; kavga, kargaşa ortamına sürüklemek isteyen bu karanlık odaklar Ukrayna ve Mısır’daki gibi bir sonuç almayı düşünmelerine rağmen başarısız olmuşlar ve bu ülke kritik bir dönüşüm zamanında, tarihi sorumluluğunun farkındalığıyla, yoluna devam etmektedir.
Önümüzdeki günler de seçilecek olan cumhurbaşkanı tarihi sorumluluğun farkındalığıyla, Müslüman toplumların kardeşliği, özgürlüğü için mücadele eden ve bu hususta gerekli riskleri almaktan korkmayan, batı emperyalizminin rahatsız olduğu, yerli Müslüman bir lider olması gerekir.
Şu an Tayyip Erdoğan kadar bu özellikleri taşıyan başka siyasi bir lider mevcut görülmemekte olup, yeni Cumhurbaşkanının Tayyip Erdoğan olması sadece Türkiye için değil tüm Müslüman coğrafyalar için sevinç sebebi olacaktır.