Son günlerde yoğunlaşan Filistin-İsrail savaşı dünya gündemini derinden etkiledi. Yahudiler kendilerine vadedildiğini iddia ettikleri topraklardan Filistinleri sürüp, Kudüs’ü tamamiyle ele geçirmek ve burada Mescid-i Aksa’nın yerine Süleyman Mabedi’ni inşa etmek istiyorlar. Müslümanlar ve Hristiyanlar ise en azından halklar ve fikirler bazında bu hususta İsrail’in karşısında duruyor. Peki Kudüs’ün üç semavi din açısından önemi nedir? Kudüs kim için neyi ifade ediyor? İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Araştırma Görevlisi Mücahit Akbal, konuyu Herkes Duysun okuyucuları için yorumladı.Zübeyde ÖZLÜ - Rüstem PEHLİVANLAR - Herkes Duysun / BURSA (İGFA) - Kudüs’ün üç din için öneminden bahsedebilmek için meseleye ilk önce tarihi süreç açısından bakmak ve burada da evvela İsrailoğullarından başlamak gerektiğini belirten İstanbul Sabahattin Üniversitesi Araştırma Görevlisi Mücahit Akbal, Yahudiler için Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın önemine değindi ve Yahudiliğin mabet merkezli bir din olduğunu vurguladı.
“KUDÜS YAHUDİLER İÇİN VAZGEÇİLMEZ BİR NOKTA”
İsrailoğullarına gönderilen peygamberlerin büyük çoğunluğunun o coğrafyaya (Orta Doğu) gönderilmiş olduğunu belirten Akbal, “Mabet merkezli bir din olması hasebiyle Süleyman Aleyhisselam döneminde yapılan mabet ve öncesinde inşa edilen mabet ile beraber Yahudilikte iki kez mabet inşa edildiğini görüyoruz. Bu mabetlerden ilki Babil döneminde, ikincisi Titus döneminde… Romalılarla beraber bu mabet yıkılıyor. O dönemden günümüze kadar Yahudilik tarihine baktığımızda Yahudiliğin merkez bir mabedinin olmadığını görüyoruz. Dolayısıyla Yahudilik mabet merkezli bir din olması açısından ele alındığında bugün Yahudilerin yeniden bir mabet inşa etmek istemesi söz konusu ve bu mabedi inşa edecekleri yegane nokta Kudüs. Kudüs içerisinde de Mescid-i Aksa’nın bulunmuş olduğu arazinin olduğu yer. Dolayısıyla Yahudilik açısından değerlendirdiğimizde Kudüs, Yahudiler için vazgeçilmez bir noktadır.” dedi.
“HIRİSTİYANLARIN HZ. İSA İNANCI ONLARI KUDÜS’E BAĞLIYOR”
Kudüs’ün Hıristiyanlar için de önemine değinen İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Araştırma Görevlisi Mücahit Akbal, “Hıristiyanlık tarihinde Hz. İsa Aleyhisselamın sürecinin büyük çoğunluğu yine Kudüs’te geçiyor. Hz. İsa Aleyhisselam (çarmıha gerilmeden önce) Hz. Davut Aleyhisselamın kabrini ziyaret ediyor. Bu ziyaretin hemen akabinde valileri ile beraber ‘son akşam yemeği’ denilen hadise gerçekleşiyor ve daha sonrasında Kudüs’te bulunan Zeytindağı bölgesine gittiğinde yanında bulunan havarilerinden bir tanesi Hz. İsa Aleyhisselamı ihbar ediyor. Yahudi askerleri tarafından İsa Aleyhisselam tutuklanıyor. Daha sonrasında çarmıha geriliyor ve orada öldürüldüğü rivayet ediliyor Hristiyanlık inancına göre. Bizim inancımıza göre ise Yahudi askerlerinin İsa Aleyhisselamın ihbarını almasından hemen sonra İsa Aleyhisselam Allahü Teala’nın inayeti ile semaya huruc ediyor. Semaya yükseliyor, yükseltiliyor. Yani ölmüyor, öldürülmüyor. Ancak Hıristiyan inancına göre Yahudi askerler tarafından tutuklanıyor, çarmıha geriliyor ve daha sonrasında bugün Kıyamet Kilisesi olarak nitelendirilen kiliseye götürülüyor ve orada yıkanarak defnediliyor. İsa Aleyhisselam gerek tanrı gerekse tanrının oğlu nitelemeleri ile birlikte Hıristiyanlık bakış açısına göre ulu bir mertebede bulunuyor ve ulu mertebede bulunan tanrının oğlu, onlara göre bugün Kudüs’te metfun. Yani kabri Kudüs’te ve dolayısıyla Hıristiyan alemi için merkez nokta bugün Kudüs’tür. Bu sebeple Kudüs Hıristiyanlar için de vazgeçilmeyen, yeryüzünde önemli bir nokta haline geliyor. Yani Hz. İsa inancı, Hristiyanları Kudüs’e bağlıyor.” ifadelerini kullandı.
“İSLAM İÇİN KUDÜS, KIYAMETE KADAR VAZGEÇİLEMEYECEK BİR TORPAK”
Kudüs’ün Müslümanlar için de önemine değinen Akbal, “İsra ve Miraç hadisesini biliyoruz. İsra Suresi’nin ilk ayeti kerimesinde bahsedilen ‘İsra’ hadisesinin biz Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya gerçekleştiğini biliyoruz, buna şahit oluyoruz. Mescid-i Aksa’nın bulunmuş olduğu yer de Kudüs… Dolayısıyla Peygamber Efendimizin Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya gerçekleştirmiş olduğu İsra hadisesi ve daha sonrasında Miraç hadisesi yani kendisinin yedinci kat semaya, oradan da Sidre-i Müntehaya ulaştıktan sonra, Allahü Teala ile mukabele ettiği yüz yüze geldiği noktanın altında bulunan kara parçasıdır Mescid-i Aksa. Aksa bizim İsra ve Miraç merkezimiz. Bunun akabinde namaz ibadetinin farz kılınması ve namaz ibadeti farz kılındıktan sonra Peygamber Efendimiz’in ve ashabın 16-17 ay boyunca namaz kılarken yöneldikleri nokta, yani bizim ilk kıblemizdir. Yine Efendimiz Aleyhisselatü Vesselamın Hadis-i Şeriflerinden bildiğimiz, yeryüzünde inşa edilen ikinci mescidimiz Mescid-i Aksa. Peygamber Efendimize soruyorlar: ‘Ya Resulallah, yeryüzündeki inşa edilen ilk mescit neresidir?’ diyorlar. Efendimiz ‘Mescid-i Haramdır’ cevabını veriyor. ‘Daha sonra neresi inşa edilmiştir?’ diye sorduklarında ise ‘Mescid-i Aksa’ cevabını veriyor. Aralarında 40 yıl süre olduğunu söylüyor Hz. Peygamber… Dolayısıyla bizim ilk kıblemiz, ikinci mescidimiz ve üçüncü haremimiz Mescid-i Aksa. Bizim için de bu anlamda kutsal bir mabet, kutsal bir mekan, kutsal bir beldedir. Bu anlamda İslam açısından kıyamete kadar vazgeçilemeyecek bir topraktır.” şeklinde konuştu.