Bunlardan üçü ise 4 ve üzerinde büyüklüğe sahipti.
Bu sarsıntıların büyük bir kısmı, 6 Şubat'ta yaşanan depremin etkilediği fay hatlarında meydana geldi. Bu da artçı depremlerin devam edeceğini gösteriyor. Bazı depremler ise Kuşadası bölgesinde gerçekleşti ki bu, Ege Denizi'ndeki geçmişte yaşanan depremlerin etkilerinin sürdüğünü işaret ediyor.
Geçtiğimiz hafta sonu Hakkari'de depremi yaşayan biri olarak, 4 ve üzerindeki depremlerin ciddi bir etkiye sahip olduğunu belirtmeliyim. Özellikle yapıların %86'sının 5 ve üzeri depremlere dayanıklı olmadığı raporlanmıştır. Hakkari'de yaşanan 4,5 ve üzeri depremler, korkutucu bir durum oluşturuyor.
Hakkari'deki coğrafi yapı, deprem olduğu zaman Cilo Buzul Dağları serisinin bulunduğu bir taraftan, diğer taraftan ise Zap suyunun aktığı yolların olduğu bir kente ulaşmayı zorlaştırıyor. Neyse ki, Hakkari'de 1930'da yaşanan büyük depremin ardından uzun bir zaman geçti. Ancak bu, enerjinin birikmeyeceği anlamına gelmiyor.
Jeolog Prof. Dr. Oktan Tüysüz'e göre, son günlerde sıkça yaşanan sarsıntılar, depremin etkisi altında olan bölgelerde artçı sarsıntıların iki yıla kadar devam edebileceğini gösterebilir. Ancak, depremin ne zaman ve nerede nasıl bir şekilde ortaya çıkacağını kesin olarak söylemek mümkün değil. Prof. Dr. Tüysüz, örneğin Düzce'de yaşanan artçı depremin 23 yıl sonra gerçekleştiğini belirtiyor.
Bu nedenle, herkesin unutmaması gereken bir nokta var: Deprem değil, çürük binalar öldürür. Dünyanın en tehlikeli fay hatları üzerine inşa edilen binalar, Tayvan'daki Taipei101 gibi yüksek binalar örnek olarak gösterilebilir. Bu binalar, sallantı anlarında bile sağlam kalmak için özel tasarlanmış sistemlere sahiptir.
Umarım, Türkiye'de de benzeri önlemler alınır ve bu tür binalar inşa edilir. Çünkü İstanbul gibi büyük bir şehirde yaşanacak bir depremin etkilerinin ne olacağını önceden tahmin etmek mümkün değil.
Haber Merkezi
.