Müslüm Aktürk yazdı...
Küresel Akdeniz İmtiyaz Sahibi Gazeteci Mehmet Ali Çelik’in, Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ile ilgili kaleme aldığı son yazısında “Yolsuzluk, usulsüzlük, ahlaksızlık, adam kayırma, rüşvet, vurgun, soygun, kumar, efelik, kabadayılık vs” gibi kelimelerin yer almaması dikkat çekti!
Sayın Bilgiç’le yan yana gelmişliğimiz, aynı ortamda bulunmuşluğumuz olmamıştır. Sadece, Isparta’ya yerleşmeden önce kendisiyle Eğirdir Devlet Hastanesi’nin yeni binası hakkında bir kez telefonla görüşmüşlüğümüz var, o kadar…
https://www.yeniakit.com.tr/haber/bilgicden-egirdirlilere-hastane-mujdesi-390785.html
Süreyya Sadi Bilgiç’i, yüz yüze gelmememize rağmen, Mehmet Ali beyin yazılarını okuya okuya gıyabında tanıdım.
Açıkça söylemek gerekirse, bu tanıma hiç te müspet şekilde değil tabii…
***
Anadolu Ajansı’nda çalışırken 80’li, 90’lı yıllarda yaklaşık 10 yıl Doğu ve Güneydoğu’da görev yaptım. Memleketim Şanlıurfa’dan Diyarbakır, Mardin, Elazığ, Malatya, Adıyaman, Bitlis, Van, Hakkâri’ye kadar birçok kentte bulundum. Feodal yapının ağırlıklı olduğu bu illerde gazetecilerin mesleklerini Isparta’dan daha özgür şekilde yaptıklarını söyleyebilirim!
Neyse, detaya girip konuyu dağıtmadan yazımıza devam edelim...
“Bilgiç’ten Miryokefalon için hamle” başlıklı yazıdaki yumuşak üslubun nedenini kamuoyu gibi ben de merak ettim ve Sayın Çelik’i aradım; “Hayırdır hocam, buzlar erimiş gibi görünüyor. Uzun zamandan beri ilk defa Milletvekili Bilgiç’in konu edildiği bir yazında olumsuzluk içeren kelimeleri kullanmamışsın. Üstelik yazının başlığında Süreyya beyin Miryokefalon için bir hamlesinden bahsetmişsin” dedim.
Mehmet Ali Çelik beyin verdiği yanıtın özeti şöyle:
“Amacım bağcıyı dövmek değil. Niyetim; başta Isparta olmak üzere ülkemin ali menfaatlerini korumak. Örneğin iki, üç yıldan beri tescili için mücadelesini verdiğim Miryokefalon Zaferi ile ilgili kim bir adım attıysa hep takdir ettim ve yayınlayarak kamuoyuna duyurdum. Sayın Bilgiç’in de Miryokefalon ile ilgili girişimlerde bulunacağını işitince içimden böyle bir yazı yazmak geldi. Benim kimse ile kan davası gütme gibi düşüncem asla olamaz. Hatasını anlayıp telafi etmeye çalışan herkese kapımız açıktır…”
***
Bizim de temennimiz buzların erimesinden, tansiyonun düşmesinden yana.
Zira gergin ortam sadece taraflara değil topluma da zarar veriyor.
Aklını kullanan hiçbir siyasetçi, nefsine yenilerek kendini zora sokacak tartışmalara girmez.
Deneyimli hiçbir siyasetçi; çalışmalarını, duyurularını kamuoyuna aktaracak gazetecilerle kavga etmez. Etse bile işi dozunda tutar, ipin ucunu kaçırmaz…
40 yıla yakındır gazetecilik mesleğinin içindeyim.
Uzak durmamıza, arzu etmememize rağmen biz de kendimizi tartışmaların, kavgaların içinde bulduğumuz dönemleri yaşadık ve maalesef arada sırada hala yaşamaya devam ediyoruz.
Özellikle siyasetçilerin ders çıkarmaları amacıyla başımızdan geçen kavgalardan birini örnek vermek istiyorum.
Gıda Tarım ve Hayvancılık eski Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, sevip-saydığım, dürüstlüğüne, çalışkanlığına şahitlik edeceğim bir siyasetçi.
SSK Başhekimliği görevinden beri görüştüğümüz, uzun yıllar dost kaldığımız ve abi-kardeş ilişkimizin hala devam ettiği bir şahsiyet.
Şanlıurfa Belediye Başkanı seçildikten sonra, gazetemizdeki bir yazarımızın yazısı yüzünden aramız açıldı.
Söz konusu yazı nedeniyle tepkisini resmi bir şekilde göstermesine alınmıştım. Senli-benli konuştuğumuz halde rahatsızlığını telefon yerine resmi bir yazı ile göndermesi üzerine ben de daha ağır tonda gazetemizde cevap vermiştim.
Sonra, arkası çorap söküğü gibi geldi!
Yaklaşık bir yıl boyunca Sayın Fakıbaba’ya ait bardağın hep boş tarafını gördük!
Araya ortak dostlarımız girdi, “Yapmayın, etmeyin, olumsuzluk içeren bu yazılarla sadece başkan değil memleket te zarar görüyor” mealinde bir şeyler diyorlardı ancak fitne, fesat peşinde olanlar da boş durmuyordu!
Velhasıl kelam, gereksiz yere bizim de moralimiz bozuldu Başkan Fakıbaba’nın da.
Şimdiki aklım olsaydı elbette söz konusu sürece daha farklı yaklaşırdım.
Tabii 15-16 yıl öncesinden bahsediyoruz, olaylara şimdiki gibi daha soğukkanlı bakabilseydik, iki dostun birbirini üzmelerine izin vermemiş olurduk.
Zararın neresinden dönülürse kârdır, deyip helalleştik ve dostluğumuz kaldığı yerden hala devam ediyor, şükürler olsun…
***
Sözün özü; kavga ve tartışmalar ister istemez tarafların performansını olumsuz yönde etkiler.
Akıllı, ön görülü siyasetçi efelik yapıp vaktini kavga ve tartışmalarla geçireceğine; seçmenle de, faaliyetlerini seçmene aktaracak basın mensubuyla da iyi diyalog kurmaya çalışır…
Temkinli yaklaşmakla birlikte Bilgiç-Çelik polemiğinin tatlıya bağlanacağını, en azından şimdilik dondurulacağını ümit ediyorum.
Dolayısıyla Bilgiç-Çelik cephesindeki buzların erimesiyle ilgili gelişmenin, 35 santigrat dereceye varan havanın sıcaklığından mı yoksa mantıklı hareket edilmesinden mi kaynaklandığını önümüzdeki günlerde daha net göreceğiz…