‘İnsanlardan bazısı Allah’tan (c.c.) başkasını Allah’a (c.c.) hâşâ eşler, ortaklar, benzerler edinirler de Allah’ı (c.c.) sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah’a (c.c.) olan sevgileri daha güçlüdür. (Bakara-165)
Ülkemizde put ya da puta tapmak denildiğinde zihinlerimizde Mekkeli müşriklerin tapmış oldukları putlar olan Lat, Menat, Uzza, Hübel, Naile gibi değişik maddeden yapılmış irili ufaklı Arap toplumunun tapmış olduğu putlar gelir.
Günümüzde putperest kaldı mı? Diye sorduğunuz zaman kesinlikle hayır, çünkü peygamberimiz geldi, putlara tapanlara yanlış yönde olduklarını söyledi, onlarda putlara tapmayı bıraktılar, Allah’a inanmaya başladılar, modern çağda yaşıyoruz hem putlara taptığını söyleyen birine kim inanır ki, artık putperestlik Afrika’nın balta girmemiş ormanlarında yaşayan kabilelerde var. Şeklinde açıklama gelir.
Bu ya da bunlara benzer açıklamalar açıkçası şirk konusunun gündemimizden düştüğünü veya birileri tarafından bilerek düşürülmeye çalışıldığını göstermektedir. Çünkü adına şirk dediğimiz, Allah’a ortak koşma; Allahtan başka herhangi bir varlığa tapma veya onlardan yardım bekleme, Allah’a ait olanın Allahtan alınıp bir başka varlığa verilmesidir. Bu varlık soyut olsun veya somut olsun farketmez. Yani ister bir şekle sahip olsun, ister görünmeyen olsun hiçbir şey değişmez.
Unutmayalım ki içi boşaltılan veya anlamı daraltılan kelime ve kavramlardan birisi de şirktir
Putlar Hz. Peygamber zamanında görünen, değişik nesnelerden yapılıyordu. Aslında Mekkeliler putların cansız olduğunu, kendilerine hiçbir fayda ya da zarar veremeyeceğini biliyorlardı.
Mekkeliler putların içerisine öyle anlam kamışlardı ki kimi zaman ticaretlerini onlar aracılığıyla düzenliyorlar, kimi zaman kazançlarını artırmanın formüllerini bulma yoluna gidiyorlar, kimi zaman toplum yaşananların farkına varmasın diye devreye sokularak değişik amaçları için kullanıyorlardı. Müthiş bir ağrı kesici görevini üstlenmişlerdi.
Tapmış oldukları ilahlarını nefislerine hoş gelecek şekilde düzenlemişlerdi. Pratikti. Acıktıkları zaman açlıklarını giderecek kadar ihtiyaç gidericiydi. Yaşadıkları sosyal hayatın her türlü şartlarına uyum sağlıyordu.
Kendi belirledikleri birden fazla ilaha tapma hoşlarına gidiyordu. Tek ilaha tapma hatırlatıldığı zaman kazan kaldırmışlardı. Tek ilaha tapmanın faydasını Allah şu ayetiyle çok güzel açıklıyor. Zümer29: (Bu amaçla,) Allah size bir örnek olay anlatmaktadır: Tümü birbiriyle ihtilaflı birçok ortağı olan kimsenin emrindeki adam ile tamamen bir kişiye bağlı bulunan adam(ın hikayesi); içinde bulundukları şartlar açısından bu iki adam eşit olabilir mi? (Hayır,) bütün övgüler (yalnız) Allah'a mahsustur; fakat çoğu bunu anlamaz.
Müşrik mantığı ne yazık ki çok ilahı kabul etme anlayışı ve geleneğinden besleniyor. Tüm zaman ve mekâna hitap eden İlahın varlığı rahatsız ediyor. Tapmış olduğu tanrısını kendisinin seçmesi gerektiğine inanıyor. Tapmış olduğu ilahından beklentileri büyük. Yapmış olduğu bazı hatalarını örtmesini istiyor. Nasıl olsa eninde sonunda hatalarını ve yanlışlarını affettireceğine inanıyor. Yaşadığı hayatın hesabını verirken ara formüller ile bu işten kolaylıkla sıyrılacağına inanıyor. Birinin koltuğunun altına girerek ya da birkaç gün ateşte kalarak (Yahudilere ait olan bir çarpık anlayışı)günahının miktarı kadar cehennemde kalınacak süre olarak algılayıp günaha devam kararı almakta hiç beis görmüyor. Hayatı nefsine hoş gelecek şekilde dizayn ediyor. Bütün kazancını kendine ayırarak, Rabbine zırnık bırakmıyor.
Aslında bu anlayışlar değişik ideolojilerin getirdiği anlayışlardır. Modern paradigma düşünce olarak liberal, insana bakış açısı olarak hümanist, ekonomik model olarak kapitalist, siyasal model olarak demokrat, ahlaki model olarak hedonist olduğu için, bu anlayışlar üzere yetişen insanı gözlemlediğimizde büyük çaresizliğin ve moralsizliğin içinde debelenip durduğunu görüyoruz.
Günümüzün şirk’i albenisi çok olan bir hayat tarzı ile karşımıza çıktığını unutmamalıyız. Herkese göre farklılık arz eder. Zayıf yön neresi ise oradan içeri girer. Kimimizin kırması gereken putu modadır. Kimimizin ki sınır tanımayan arzu ve ihtiraslarımızdır. Önüne geçilmez mal ve servet biriktirmedir. İnsanı ürküten insanlık dışı yaşam tarzlarıdır. İnsanların köleleştirildiği ideoloji ve sistemlerdir. Tahrif edilmiş dinlerden gelen değişik mistik duygulardır. Çağdaş toplumun şans oyunlarıdır. Fallardır, burçlardır, televizyondaki bazı programlardır… Bunlara elbette çok daha fazla ilave yapılabilir ama şurası kesin, Kur’an’ın gelmeden önceki cahiliye ile günümüz modern cahiliyesini karşılaştırdığımız zaman şirk mantığında değişikliğin olmadığı açıktır.
Şu örnek günümüzün şirk kavramının anlaşılmasına katkı sağlayacağına inanıyorum.
Bazı belgesel kanallarında çok güzel olan bir çiçek vardır. Küçük böcek veya sinekler bu çiçeğe kondukları zaman o güzel çiçek bir anda kapanır ve o güzelliğinden geriye bir şey kalmaz.
Modern pop çağın, popüler kültürün, modern bireyin kendine eleman bulmak için başta çocuklara ve gençlere olan bu düşkünlüğü adeta onları böcek yiyen çiçek gibi farklılaştırıp dönüştürme gayretini hatırlarımızdan çıkarmamak gerekiyor. Hurafelerle dolu, yalan yanlış bilgilerle kutsaldan uzaklaşıp keyfine göre din bulma arayışında olan ve iman ettiğini söyleyen Müslümanların imanlarını tekrar sorgulamaları gerekiyor.
“Bu ümmet içinde şirk, koyu karanlık bir gecede, siyah karıncaların, siyah taşlar üzerinde hareket etmesi gibi hareket eder." Hadis-i Şerif
Karamsar olmamak lazım, yani artık ben bitmişim, bunca günahtan sonra benim affedilmem mümkün değil türünden yapılan itiraflara pişmanlık duyup, elleri Allah’a açarak ‘Ya Rab bu andan itibaren hayatıma müdahale edecek olan sadece sen olacaksın deyip, şeytan ve askerlerinin hazırlayıp önüme koyduğu tuzaklara savaş açtım…’ demek ve ‘Tevhid’ merkezli bir dini bilinçli olarak yaşamak gerek.
Son söz “yaşadığımız İslam’da putları kıracak İbrahimler yetişmediği için Nemrutlar çoğaldı”
Selam ve dua ile...