7 Şubat 2014 Cuma günü basında yer alan iki haber dikkatimi çekti.
İlki “Erdoğan’ı eleştirdi, sınır dışı edildi” haberiydi.
Today’s Zaman gazetesinin Azerbeycan uyruklu bir muhabirinin attığı tweet sebebiyle sınır dışı edildiği haberi, basın özgürlüğünün ihlal edildiği eleştirisiyle, gazetelerin ilk sayfalarında okuyucuların bilgisine sunulmakta idi.
Ben de önce şaşırdım, başbakan Erdoğan’ı eleştiren bir tweet attı diye, niçin bir insan sınır dışı edilsin ki? Sonra neymiş bu tweet diye, okuma gereği duydum.“Türk savcılar, polise El-Kaide bağlantılı kişileri tutuklama emri verdi, Erdoğan’ın atadığı polis şefleri buna uymadı”. Okuduklarım karşısında şok oldum.
Bir ülkeye içinden çıkılamaz bir kötülük yapmak istiyorsanız; uluslararası camiadayanlızlaştırıp, siyasi, ekenomik baskılara maruz bırakıp gerekirse silah gücü tehdidiyle yoksulluğa, yıkıma, , iç savaşlara sürüklemek isterseniz; uluslararası emperyal güç merkezlerinin terör örgütü olarak kabul ettiği örgütlerleo ülkeyi irtibatlı hale getirmeniz yeterlidir.
Amerika Birleşik Devletleri yıllardır El-Kaide bahanesiyle Afganistan’ı işgal altında tutuyor. Somali’ye, Kenya’ya , Pakistan’a, Lipya’ya, Irak’a vs. müdahale edip emperyal çıkarlarını aktif olarak koruyor. Suriye’de dahi Esad’ı muhafaza etmeleri el-kaide gerekçesine bina edildi. El-Kaide faktörü Amerika’nın özellikle İslam dünyasına ekonomik, siyasi ve askeri müdahalede bulunma hususunda, uluslararası camiayı ikna etmede kullandığı en önemli stratejik kullanışlı bir gerekçe olmuştur.
Türkiye’nin Suriye’de destek verdiği muhalif cepheyle ve özellikle sınıra yakın bölgelerde, Türkmen gruplarla da savaş halinde olan el-kaide ile Türkiye’yi bağlantılı hale getirmeye çalışmak, nasıl bir anlayıştır?
Sınır dışı edilen muhabir tweetiyle dünyaya; Türkiye’de savcılarca tespit edilen el-kaide üyeleri var, yargı-hukuk bunu tespit etmiş fakat devleti yöneten iktidar bunların yakalanmasına müsaade etmiyor, çalışmalarına göz yumuyor diyor.
Mesele Erdoğan’ı eleştirme meselesi değildir. Kıvılcımını ateşlemeye çalıştığınız, tüm ülkeyi yakacak bir ateştir. Basın özgürlüğü koruma kalkanının arkasına sığınarak, bu millete karşı işlenmiş bir suçu masum hale getirmeyelim.
-------------------------
İkinci haber Atatürk’ün askerleri olduklarını söyleyen Aydınlık gazetesi grubunun yayınladığı Abdullah Öcalan’ın sorgu kasetiydi. Haberi okurken aynı grubun liderinin 1990’lı yıllarda Abdullah Öcalan ile beraber dağda ki kamplarda çekilmiş fotoğrafları geldi aklıma.
Abdullah Öcalan’ın yakalandığı zaman ki sorgudaki beyanları o günlerde zaten gazetelerde yer almıştı. Şimdi kendi ağzından bunları dinletmenin bir amacı olsa gerek. Dağdaki, kamptaki PKK’lılara çözüm sürecine inanmayın, Abdullah Öcalan işbirlikçi, sizi satıyor mesajı mı verilmek isteniyor? Çözümü ve barışı dinamitleyecek böylesi yaklaşımlarla, söndürülmeye çalışılan 30 yıllık bir yangının küllerinden,üfleyerek tekrar ateş çıkarmaya çalışmak, tehlikeli bir oyundur.