İnsanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı olarak ifade edilen, sahne sanatları içinde büyülü bir dünyadır tiyatro. O büyülü dünyada neredeyse yarım asırdır var olan ve ‘Sanat ayrıntı’’ dır diyen değerli oyuncu Sinan Bengier, sohbet köşemizin konuğu. Şehrimizde de defalarca sahne almış, keyifli oyunlarıyla yüzümüze gülüş, zihnimize düşünce ve kalbimize sevgi serpiştiren tevazu sahibi, samimi, güzel insana bu içten sohbet için bir kez daha teşekkürlerimle..
*-Sizi tanıyabilir miyiz
1948 yılı mart 31 de Ankara’da doğmuşum, gece 2 de tam bana yakışır bir saat. Birbirine saygılı gülen bir ailede büyüdüm. Yataktan şarkılarla türkülerle kalkan, ilk buluşmaları kahvaltıda başlayan akşam yemeğinde de aynı masada oturan, akşam haberlerini (ajansı ) radyo başında hep beraber dinleyen bir aileydik. Haber dinlemek, eve gelen en az beş gazeteyi okumak adeta mecburiyetti bizim ailede. Mutlaka 2 - 3 de dergi gelirdi eve Akis, Yankı, Akbaba, Hayat Dergisi, Hayat Dergisi Tarih Mecmuası. Evin çeşitli yerlerinde çeşitli müzik aletleri, ud-darbuka bağlama cümbüş, cura ve sayısı çok fazla taş plaklar. Müzeyyenler , Hamiyetler, Safiye Aylalar, Batı klasikleri, sayamayacağım kadar çeşitli plaklar. Abilerimden biri çok iyi marangoz, demirci, biri iyi bir ressam, babam iyi bir ayakkabı tamircisi, annem ise iyi resim yapan biriydi.
*-Sizi kim keşfetti ? Sanat dünyasına ilk adımı ne zaman ve nasıl attınız ?
Hareketli bir öğrenciydim, her taşın altından çıkan cinsten. 1968 de ufak tefek kendi aramızda kurduğumuz tiyatrolarda gençlik merkezlerinde oynadım. sonraları lise tiyatrosunda oyuna gelen ve oyunumuzun hazırlanmasını sağlayan Mert Egemen'in gel bende oyna teklifinin üzerine atladım 1971 de haftada 7,5 liraya tiyatroya başladım. Başlayış o başlayış işte.
*-Neydi ilk oyun ve ilk rolünüz hatırlıyor musunuz ?
Elbette hatırlıyorum. İlk aşk unutulur mu. Amatör olarak oynadığımızda ''Kargalar Okulu’’ oyununda kapıcı, Mert’in çağırdığı lise oyununda, Cevat Fehmi' nin ‘’Göç’’ adlı oyununda kapıcı Hüseyin, sonra bu kapıcı rolleri yapıştı arkadan bir kaç tane daha geldi. Sonunda da BKM de oynadığımız '' Bana bir şeyhler oluyor'' oyununda kapıcı Emrullah. Dizilerde de çok kapıcı rolü geldi ..
*-Neden tiyatro?
Tiyatroyu çok seviyordum, çok fazlada oyun izliyordum, ama tiyatroya nasıl başlanır çok da bilgim yoktu. Konservatuar imtihanları zordu. Birazda Devlet Tiyatrosu’nda çalışanların rahatça girebildiği bir müesseseydi o zamanlar. Ama lise oyunu sonunda tiyatro biraz beni seçmiş oldu.
*-Ailenizde tiyatrocu var mıydı? Destek oldular mı?
abilerim müzisyenlik de yaptılar safiye aylaya, hamiyet yücesese müzeyyen senara karaböcek kardeşlere eşlik ettiler... tümmm aile destek oldu tiyatro yapmama..
*-Oyunculuk dışında tiyatronun başka bir alanıyla ilgileniyor musunuz?
Başladığımdan beri tiyatronun dekorundan ışığına, kostümünden afişine kadar her şeyi yaptım uzun seneler. 6-7 yıldır artık yaptırmıyorlar yaşlandım diye.
7-Nedir izlerken dikkat ettikleriniz , neler ararsınız oyunda?
Oyun izlerken hep keyifle izlerim, altında çok fazla bir emek yatar. Senelerce hep problemler yaşayan bir meslek olmuştu tiyatrolar. Nedense uzun senelerdir, sanatla uğraşanların hepsi kökü dışarda insanlar olarak görülür, ülkeyi karıştıran insanlar olarak görülür. Ülkesini sevmeyen, ülkeyi karıştırmak isteyen birine sanatçı denilebilir mi. Aksine bir kaç ayrık otu dışında hepimiz sonuna kadar vatanseveriz.
*-Nasıl oyunlarda, rollerde oynadınız? Karakter tercihiniz var mı?
Oyunlarda, genelde bana halkın içinden ezilmiş adamlar düşer. Tipimden galiba. Asla rol ayırmam, ülkemin insanlarını iyi tanıdığımı düşünüyorum, her rolün başımın üstünde yeri var .
*- Sahne sizin için ne ifade ediyor? Bu kadar yorgunluğa değecek ne var sahnede?
Klasik soruya klasik cevap vereyim. Sahne yaşam biçimi benim için, orası olmadan olmaz. Yorgunluğunun dışında hayatta çok şeyi ıskaladık, kendimize ayıracak bir zaman bırakmadı. Bunun yanında tüm Türkiye’yi en az 10 kere dolaşmamızı sağladı, insanlarımızı yakından tanımamızı sağladı. Türkiye’de yaşananları daha iyi değerlendirmemizi sağladı. Şimdiye kadar benim yaşlarımdaki oyunculardan, ya da daha büyüklerimizden şikayet eden birini duymadım neden bu işi yaptık diye. Yorgunluk her işte var, oyun sonundaki alkış alıp götürür onu.
*-Sahnede bulunmak için hiç fedakarlıkta bulundunuz mu?
Aaa işte o çok . Babam vefat etti , defnettik turneye gittim. Annemi hastaneye yatırdım oyun sonrası hastaneye koştum, ama vefat etmişti. Gözlerimde hala bana hadi oyuna gecikme derken ki bakışları var. Kızımın tay tay duruşunu görmeden koşmasını gördüm. Aynı evde olmamıza rağmen, 38 senelik evliliğimin belki toplanabilse 15 senesi ayrı geçti. Daha da çok var ama kalsın,
*-Tiyatro sadece eğlence midir ? Tiyatro mesaj vermeli mi, günümüzdeki rolü nedir?
Asla eğlence değildir. Ankara Sanat Tiyatrosunu kuran Asaf Çiyiltepe’nin bir lafı vardır '' Tiyatro yemekten sonra geviş getirme yeri değildir '' diy. Biraz sert bir laf olsa da, gerçeği anlatmanın bir yoludur. Tiyatro bir şeyler anlatmalı; tek bir kitleyi değil, tüm halkın ortak dertlerini hedef olarak almalı. Sorunları çok olan bir ülkeyiz, bu sorunları göz ardı edemeyiz.
*-Tiyatro ve dizi oyunculuğu arasında bir fark var mı?
Tiyatro zordur . Çok seyirci bizi dizilerden tanır. Başka bir iş yoktur her çıkışında geçmişteki yıllarını sattığın, her oyunda iyi olmak zorundasın.2 saat içinde seni ekrandan tanıyanlar canlı olarak görürler. O 2 saatte çok iyi olmak zorundasınız, kötü olursanız geçmişdeki yıllarınızı emeğinizi 2 saat içinde o seyirci karşısında çöpe atarsınız.
*-Tiyatro dışında neler yapıyorsunuz?
Tiyatro ve dizi çalışmaları dışında evdeyimdir. El becerim iyidir. Tamirat, mask, kitap ,marangozluk, ütü bulaşık geçiyor zaman. Kısaca kafa dağıtma denilen şeyler .
*-Tiyatroda kaçıncı sanat yılınız, emekli olmayı düşünüyor musunuz, ne zaman ben bu işten doydum deyip tiyatroyu
bırakırsınız?
Tiyatro beni bırakana kadar bırakmak niyetim yok. Emekli oldum eski çalışmalarımı ispatlayıp, 47 yılım 4 Kasım’da bitiyor. Okuyanlarının çoğunun babasının annesinin yaşıdır belki bu süre, belkide kendi yaşları.
*- Şehrimize kaç kez geldiniz ve Isparta izleyicisinin tiyatroya ilgisini nasıl değerlendiriyorsunuz ?
Isparta’ya aralıklarla da olsa 1973 ‘ den beri geliyorum. Son yıllarda çok sık geldim. Şanslı bir şehir, sanatın her dalıına zaman ayıran, imkan veren bir yönetim var. İnanın bu kadar sanata meraklı başka bir yer ararsanız, bir elin parmakları kadar yer sayamazsınız.
*-Usta-çırak ilişkisi günümüz söylemiyle oyuncuya koçluk yapıyor musunuz ?
Öğretmenlik yapmıyorum, ama bir kaç tiyatro kursuna gidip seminerlere katılıyorum. Merak ettiklerini soruyorlar, bazen de sette oynarlarken yanlış ya da doğrularını söylüyorum. Bazıları bundan hoşlanmıyor, bazıları çok dikkatle dinliyor. Dinleyene hep veriyorum, hoşlanmayana bir daha asla.
*-Oynamaktan en çok keyif aldığınız rol neydi? Oynamayı çok istediğiniz ama henüz oynamadığınız bir rol var mı?
Hemen hemen tüm rollerimi severek oynadım ama ‘’Ateş böceği gördün mü’’ deki kız isteyen baba, ‘’Bana bir şeyhler oluyor’’ daki Emrullah, çok taze bir oyuncuyken ‘’Müfettişler müfettişi’’ ndeki ayyaş, Isparta’da oynadığımız oyundaki ‘’Burs sahnesi’’ ndeki adam, ‘’Orta Oyunu’’ndaki kabadayı, ‘’Banker Tanker’’ oyunundaki (banker faciasının yaşandığı yıllarda) simitçi , ama çok var tabi.
*-Gençlerin sanata ve tiyatroya ilgisini nasıl değerlendiriyorsunuz ?
Gençler çok önem veriyorlar sanata. Bunun en büyük örneklerindendir Süleyman Demirel Üniversitesi öğrencilerinin 2 saat önceden gelip salonu doldurmaları. Hemen her yerde genç ağırlıklı salonlarda oynuyoruz.
*- Son olarak oyunculara ve oyuncu adaylarına bir hoca olarak neler söyleyebilirsiniz?
Oyuncu adaylarına söylerken, diğer mesleklere de gönderme yapalım. Yaptığınız iş her ne olursa olsun, memuriyet de dahil sevginizi katın severek yapın. Bu mutlaka yaptığınız işten anlaşılacaktır. Ülkenizi iyi tanıyın, nereye gidiyor, ülkenizde insanlarınız nasıl yaşıyorlar. Bu tüm zamanlar için geçerli, hiç bir dönemi hedef alarak söylemiyorum. Ülke için pirinç tanesi kadar da olsa ne yapabilirimi düşünün ve hayatınızda boş zamanlarınızda mutlaka sanatın bir dalına zaman ayırın. Kimse sıfır kabiliyetle gelmiyor dünyaya. Herkesin farkında olmadığı bir becerisi mutlaka vardır; dikiş, nakış, örgü de dahil buna. Kimse beğenmese de yaptıklarınızı siz beğenin yeterli .Çok uzun bir konu elbet, ama işten artan zamanlarınızda mutlaka başka bir şeye zaman ayırın. Mutlaka. Sanat kabiliyet ister , ama sadece kabiliyetle yürümez. Malzeme dışarıda, dışarıya bakın ama baktığınız yerdeki ayrıntıyı görün. Mutlaka gazeteye, haberlere zaman ayırın. Her kim konuşuyorsa ayrıntıyı yakalayın. Mutlaka okuyun anlayın ve yargılayın. Sanat ayrıntıdır.