Amerikalı Psikoloji uzmanı Rolla May aynen şöyle bir cümle kurar: “Nasıl ki endişe özfarkındalığımızı yok ediyorsa, kendimize dair farkındalığımız da endişeyi yok edebilir”
Bu cümleyi ileride örneğine bağlamak üzere, şimdilik konumuza devam edelim ve sözü tekrar Falih Rıfkı Atay’ın Çankaya isimli eserine bırakalım.
Atay sözü Japonlara getirir ve onları hakir görür. Sebebi medeniyetlerini değiştirmek zarureti duyan Japonların kendilerine dair taşıdıkları eziklik duygusudur. Düştükleri taklitçilik ruhudur. İyisi mi cümleleri tamamen kendisine bırakalım.
“Bu ilk devirde Japonlar âdeta kendilerinden soğumuşlar ve şiddetli bir Garp taklitçiliğine kapılmışlardı. Kadınlı erkekli suareler, maskeli balo, smokinle lokantaya gitmek gibi şeyler hemen kibar âdetleri arasına girdi. Radikal bir ahlak devrimi yapmak, kadını kölelik ve dişilikten kurtarmak fikirleri aldı, yürüdü. Frenk’e benzemek için saçlarını kıvırtanlara, mavi gözlü olmadıklarına esef edenlere sık sık rastlanmakta idi. Bir büyük Japon muharriri, Japon ırkı beyaz ırktan aşağıdır bu aşağılıktan kurtulabilmek için Avrupalı kanı ile aşılanmalıyız, diyordu. Japonlar Garplı tefekkürün cevherini bırakarak, sathi bir taklitçiliğe kapıldılar.”(Pozitif Yayıncılık. S.512-513)
Ne kadar enteresan değil mi? Meğer Japonlar Batı tefekkürünün cevherini bırakıp taklitçilik ile vakit geçirmiş.
Kadınlı erkekli balolar düzenleyip smokinle lokantaya gitmiş.
Aşağılık duygusu içerisinde ırkını hakir görüp Avrupa kanı ile aşılanmayı bile düşünmüş.
Sanki bizde bütün bunlar olmamış gibi!!!
Ayşe Hür Öteki Tarih III isimli eserinde konuya “Nerede O Asri Cumhuriyet Baloları” isimli başlık ile değinir ve Kemalist Türk Modernleşmesinin mimarlarından Falih Rıfkı’nın Türk ve Japon modernleşmesi arasındaki benzerliğinin farkında değilmiş gibi davranmasını haklı olarak vurgular ve örnek olarak da balo konusunu ele alır.(Sh: 65-72)
Meğer dönemin gazetelerinde balo haberleri ilanlar şeklinde verilerek halkın sosyal hayata katılımı sağlanıyormuş. Böylece halkın modernleşmesi amaçlanıyormuş. Hatta bazı balolar gazetelerin verdikleri kuponları kesip biriktirmek suretiyle mümkün oluyormuş.
31 Aralık 1929 tarihli Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde yayınlanan bir ilanla üç Maske Barı’nda düzenlenecek balodaki etkinlikler şöyle sıralanmış:
“Kuyruksuz eşek, çiçek harbi, konfeti yağmuru, kartopu harbi”
İnanılacak gibi değil, değil mi?
Yeri gelmişken sözü bu seferde Cemal Granda’ya bırakalım. “ Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri” isimli hatıratında Cemal Granda Beylerbeyi Sarayında yine böyle bir sosyal toplantıya Şişli sosyetesinden on kadının katılarak renk kattığından söz eder. Kadınlar belki genç ve pek güzel değillerdir ama olgun kadınlardır. Çok pahalı ve şık giyinmişler üstelik boyanmışlardır. Granda Atatürk’ün biraz kıskanç olduğunu belirtip kadınların tırnaklarını boyamasını hoş karşılamadığını ve boyalı kadın gördüğü zaman “olduğu gibi görünün” dediğini belirtir.
Bu sosyete kadınlara da Atatürk aynı şekilde davranmış onlarda boyalarını silmişler... Sonrada hava sıcak olduğu için soyunup havuzda yüzmüşler.
Şaka gibi değil mi?
Bu eğlence saatlerce sürmüş (Sh.115-116)
Cemal Granda yine başka bir hatırasında Adalı Ayşe’den söz eder. Çankaya Köşkündeki bir akşam ziyaretinde Atatürk çalınan vals eşliğinde dans etmek için Adalı Ayşe hanımı dansa kaldırır. Durumu gören eşi Asaf Bey elinde tabancayla kalkmak ister, bereket durumu gören Sinop milletvekili Recep Zühtü bir yumruk ile onu yere serer ve tabancasını Cemal Granda’ya verir, oda başyaver Celal Bey’e götürür.
Asaf Bey’in bu tavrını Cemal Granda şu cümleleri ile ayıplar:
“ Medeni Kanun çoktan alınmıştı, Türkiye çağdaş uygarlık düzeyine yükselmek için dev adımlarla ilerliyordu. Batı’nın bütün yeniliklerini benimsiyorduk. Danstan tabii bir şey var mıydı? Üstelik Adalı Ayşe Hanım ve eşi de sosyeteden gelmekteydiler”(Sh: 114)
Şimdi yazımızın başına dönelim.
Doğulu toplumları bu hale getiren endişenin kaynağına inip onunla yüzleşmedikçe bu sarsıntı devam edecek ve Batı diğer toplumları defolu olarak görmeye devam edecek, Batı dışı toplumlarda lekeli olma halini kabul edip normalleşmek için Batı’ya benzeme faaliyetlerine devam edecektir.
Bu adeta kelimenin tam anlamıyla fasit bir dairedir.
Devam edeceğiz,inşallah.