Aylar önce yazmış olduğum bir makaleme “Almanlardan İngilizlere miras:
Fıkıhsız cihat” başlığını koymuştum. Birinci Dünya Savaşın da Almanlar
tarafından uygulamaya konulan tuhaf bir “cihat” anlayışının, günümüzde
İngilizler eliyle “IŞİD” adı altında tekrar uygulamaya konulup, dünya
kamuoyuna servis edildiğinden bahsetmiştim.
Oysa birileri ısrarla IŞİD ile Türkiye'yi irtibatlandırma bedbahtlığında
bulunuyorlardı o sıralar.
Bu öngörümün isabeti Yeni Söz Gazetesinin bugünkü (14.08.2015) nüshasında
verilen özel bir haberle teyit edildi.
Önce habere değinelim: Biliyorsunuz Amerika IŞİD mevzilerini havadan
bombalıyor. Bombalama esnasında İngilizlerin SAS Komandoları da vurulur.
Olay bunun üzerine patlak verir. Diğer bir ifadeyle İngilizlerin IŞİD ile ilişkisi
deşifre edilmiş olur. İngilizler Amerika'yı “bizi vurmayın” diye uyarır. Az değil
Suriye de 120 İngiliz komandosu bulunmaktadır. Hepsi de birer IŞİD'lı gibi
giyinmişler ellerine siyah bayraklar almışlardır.
Yeni Söz Gazetesinde kaleme alındığına göre olay İngilizlerin Sunday Express
gazetesinde yer alır. Bunun üzerine İngiliz yetkililer dünyayı bir kez daha aptal
yerine koyarak kendilerini “biz IŞİD'a yardım etmiyor, aksine İŞİD ile
savaşıyorduk” diyerek savunur.
Haberde de değinilir, aslında İngiliz Guardian Gazetesi IŞİD'ı Irak'ın işgali
sırasında, İngiliz dış istihbarat teşkilatı M16 ile CIA'nın birlikte kurduğunu
önceden yazmıştı. Gazete Bherlin Gildo adlı İsveçlinin yargılandığı mahkemenin
“IŞİD'ı, M16 ve CİA'nın kurduğunu tespit etmiş, ancak istihbarat teşkilatlarının
mahcup düşmesini engellemek için dosyanın düşmesine hükmetti” şeklinde
haber yapmıştı.
Olay son derece açıktı. ABD ve İngiliz yapımı bir kirli oyun ile İslam Coğrafyası
tekrar çiğneniyordu. Zenginlikler sömürülüyor, İnsanlar öldürülüyor, coğrafya
alçakça tekrar parçalanıyordu.
En önemlisi ümitler kırılmaya çalışılıyordu. Müslümanların geleceği çalınıyordu.
Bir yüzyıl zaten çalınmıştı; Ümmet geçen yüzyılı kaybetmişti; lakin insanlar artık
arayışa girmişti. Batının sunduğu ideolojilerin(laiklik, ulusçuluk, sosyalizm) iflası
herkesin farkına vardığı bir vakıa idi. Bunun üzerine Müslümanlar yeniden İslam
etrafında toplanıp kendilerini kurtarmanın ötesinde çağa verecekleri mesajları
düşünürlerken topraklarında bu alçakça oyunlar tekrar sahnelenmeye başladı.
Amaç ümitlerini kırmak ve aziz İslam'ı dünya üzerinde küçük düşürmekti.
Dünyanın neresinde aklı başında bir hareket propagandasını insan boğazlamak
suretiyle üstelik bunu kameraya alıp bütün insanlığın seyrine sunmak şeklinde
yapabilirdi ki?
Üstelik yapılan zalimliğin adına “cihat” denilerek. Amaç belli: Müslümanları,
“cihat “kavramını ağızlarına alamayacak hale soksunlar ki ülkeleri üzerinde
kolayca tasarrufta bulunabilsinler.
Aslında İslam geleneğinden kopuk, merhametsiz, vicdansız, kaidesiz,
Fıkıhsız/hukuksuz bu cihat anlayışının mucidi Almanlardı. Cihan Harbinde
müttefikimiz olan bu Batılı toplum, savaştığı Rusya ve İngiltere'nin sömürgesi
olan Müslümanları “cihat” adı altında kışkırtmayı planlar. Gaye asla İslam'ın
öngördüğü bir mücadele değildir. Son derece gaddar ve yok edici bir savaş
anlayışıdır. Alman Dışişleri Arşivi'nde bulunan bir belgede II
Wilhelm aynen şöyle söylemektedir: “vahşi bir ayaklandırmanın
ateşini tutuşturmalıyız”(Kerem Çalışkan. Alman Cihadı ve Ermeni
Sürgünü. Sf:61)
Bizlerin aklına, Cihan Harbi öncesi İslam topraklarında çalışan casuslar
denilince yalnızca İngiliz ajanlar gelir. Başkaları mesela Almanlar adına
çalışanlar yok mudur, pek merak etmeyiz. Gerçekten de hemen hepimiz
İngiliz Lawrence'ı biliriz, en azından adını duymuşuzdur. Fakat yine onun
kadar etkili olmuş diğer bir casus olan Alman Oppenheim hakkında
hiçbir şey bilmeyiz. Oppenheim'de en az Lawrence kadar etkili olmuş, onun
gibi Arap kıyafetleri ile gezmiş, Arapça konuşmuş bir casustur, hâlbuki.
Başarılı olup olamadıkları ayrı bir konu ama vahşi bir cihat anlayışının
temeli Almanlarca atılmış ve bugün onların açtığı yoldan İngilizler yol
almaktadır.
Bu durumda şöyle bir soru sorulabilir. Müslümanlara düşen görev nedir?
Zannımca bu tür cihat hareketlerinin ve diğer oynanan oyunların önünü
kesmenin tek çaresi Müslümanlar adına son sözü söyleyecek bir halifenin
bulunması, hilafet kurumunun yeniden tesis edilmesidir. Aksi halde
sahneye her an destursuz fırlayan bir şarlatan istediği oyunu oynamaya
devam edecektir.