Seçim sürecinde kimi iktidarı kimi de muhalefeti destekledi, savundu, oy verdi. Seçimden sonra bazı taraftarları Kılıçdaroğlu'na hakaretler savurdu, "değişim olmalı" dedi, gizli kapaklı toplantılar yapıldı, Ekrem İmamoğlu genel başkan yapılmak istendi. Bazısı da enflasyonun alıp başını gitmesine kavurucu sıcaklarda güneşe ateş eden Adanalılardan bile fazla öfkelendi.
Vatandaşın seçtiği yahut seçmediği hükümetten beklentilerini dile getirmesinden daha tabi birşey olamaz. "Aaaaa hani noldu? Siz seçtiniz siz eleştiriyorsunuz." lafı en bayağı, en anlamsız, en bayat muhabbetlerden biri. Bilinçli ve sorumlu seçmen özgürlüklerini ve güvenliğini dış ülkelere peşkeş çekmeyecek, güvendiği, en doğru bildiği insana oy verdikten sonra yan gelip yatmaz. Milletin ihtiyaçlarını, beklentilerini yeri geldikçe yetkililere iletmeye devam eder.
Naçizane en çok gözümüze batan meseleleri biz de dilimiz döndüğü kadar söyleyelim:
-Ekonomik sıkıntılar, enflasyon ve gelir adaletsizlikleri düzeltilmesi gereken en acil konulardan. İktisat, kemer sıkma elbette gerekli. Ancak bu asgari ücretli ve emeklilerle değil devletin üst kademelerinden başlanarak bakan, milletvekili, bürokratların maaş ve lüks harcamalarından başlanıp tasarrufa gidilerek yapılması elzem olmalıdır. Belediyelerin festival, şenlik ve konser israflarının da önüne geçilmelidir.
-LGBT, cinsiyet eşitliği lobisi son yıllarda CHP'li belediyeleri ve ünlüleri arkasına alıp çok fazla propaganda yapıyor. Aileyi ve nesli tehdit eden Lut kavmi artıklarının çocuklarımızdan elini çekmesi için daha sağlam tedbirler alınmalı. SGK'nın cinsiyet ameliyatlarını güvence altına alması şayet doğru bir haberse bu tam bir facia.
-Başıboş köpek terörü mücadele etmekten en çok kaçınılan, seyirci kalınan terörlerden biri haline geldi. Çocukların, yaşlıların, gençlerin mama lobileri istediği gibi at koştursun diye yüzü gözü parçalanıyor. Ne yazık ki çok fazla insanımız beş altı köpeğin dişleri arasında kalarak can verdi ama neticede "Köpekler aşılandı, kısırlaştırıldı" denilerek inanılmaz rahatlatıcı, iç serinletici telkinlerle bu bilindik tehlike yine yerinde sapasağlam durmaya devam ediyor.
-Eğitim müfredatımız çerçevesi Kemalist ve laik çizgilerden oluşan seküler dünyanın ürünü olmaktan çıkarılmalıdır. İslam camilere hapsedilen bir din değil günlük hayatımızın tüm hücrelerine kadar sirayet eden bir yaşam biçimi olmalıdır. Din, ahlak ve değerler eğitiminden uzak kaldıkları takdirde deizm, ateizm, çıplaklık, içki, zina ve uyuşturucu gençlerimizin yakasını bırakmayacaktır.
-Ailenin korunması ve evliliğe teşvik konusunda adımlar atılmalı. Süresiz nafaka ve küçük yaşta evlenmiş olanların cezaevlerinde kalması gibi saçma sapık feminizm menşe'li mağduriyetler kaldırılmalıdır.
-Medya, televizyon kanalları aileyi yok etmek, gençleri ifsat etmek için kullanılıyor. Hiç olmazsa hükümete yakın kanallardan iyiye, doğruya davet içeriğinde kaliteli yapımlar, çizgi filmler ve programlar bekliyoruz. Misal Mustafa Kutlu, Cahit Zarifoğlu, Sabahattin Ali, Tolstoy, Dostoyevsky gibi yazarların eserleriyle şimdiye kadar neler neler yapılmazdı ki...
Bu maddeler uzar gider... Şu an aklımıza geliveren kadarı bunlar. Biz bunların hiçbirini bir CHP'liden talep edemeyiz. Dünya görüşleri bize ters, bizimki de onlara. Biz, isteklerimizi bizim gibi dertleri ve ihtiyaçları olan bizden olanlara iletiyoruz. Biz bize yabancılaşırsak işte o zaman tüm sorunlarla birlikte dertlerimiz de sahipsiz kalır...
Sözün özü ve en doğrusu O'na aittir. Kalplerimizde olanı da en veciz O'nun kelamı ifade eder:
“Muhakkak ki Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğini zaman, adaletle hükmetmenizi emretmektedir. Allah size en güzel bir şekilde öğüt vermektedir! Şunu kesin olarak bilin ki Allah, her şeyi işitmektedir ve görmektedir.” (Nisa 4/58).