Bir milletin karakteri dilinde saklıdır. Dil, milletin alınyazısını, dertlerini, sevinçlerini, düşünüşünü, hatıralarını ve milli kültürünü yansıtır. Dil, bir toplumun en temel harcıdır. Aynı dili konuşan insanlar dil birliğiyle ortak kültür meydana getirir ve nesillerini bu dil sayesinde yetiştirir ve onlara varlık kazandırır.
Bir milleti çözmenin en etkili yolu onun yazım biçimi, tonlama, telaffuz ve mahreç gibi dil yapısını çözmekten geçer. Mesela Avrupa dilleri yazıldığı gibi okunmayan dillerdir. Bu minvalde Avrupa insanının karakteri analiz edildiğinde dilleri gibi hayatlarında da ikililik söz konusudur. Göründüğü gibi olmayan bir yapıda oldukları hemen fark edilir. İş hayatında farklı, sosyal hayatında farklı. Doğu dilleri ise çoğunlukla yazıldığı gibi okunur, teklik söz konusudur. Bu yapı insana da işlemiştir. İnsanında da ikilik yoktur. Neyse odur.
Dünya üzerinde 5000 üzerinde dil vardır. Bu diller arasında en çok konuşulan dil, ticaret dili olan İngilizcedir. Bilhassa son çeyrek asırda artan İngilizce baskınlığı ticareti tamamen bu dile bağlamıştır. İyi mi kötü mü tartışılır. Burada dikkati çekmek istediğim nokta teknoloji ve bilimin gelişiminin en çok dillere dolaylı olarak da kültüre zarar verdiğidir. Teknoloji ve ticaret sayesinde popüler olan dillere bilhassa Batı dillerine karşı ilgi artmış vaziyettedir. Dolayısıyla diğer diller ve kültürler bundan zarar görmektedir. Hele birde heyecanını ve birliğini kaybetmiş bir milletse, kendi dili hor görülmeye, kültürü yaftalanmaya başlanmıştır demektir. Bu bağlamda kendine güven duyamayan milletlerin en zayıf halkaları bu açıdan dillerindedir. Zayıflayan sosyal bağlar toplumu yeni kimlik arayışına iter ve ilk değişimler de dillerde başlar.
Türkiye’miz bir zamanlar yabancılar tarafından dünya haritasında yeri bile bilinmeyen bir süreçten geçmiştir. Hatta kendinden başka dostu olmadığı telkinleriyle kapılarını tamamen dışa kapatmıştır. Ancak ülkemiz bu günleri artık çoktan geride bırakmış ve herkesle dostluk kurmaya, her devletle iş birliği yapmaya çalışan bir devlet haline gelmiştir. Gelişmelerden ve ilerlemelerden dilimiz Türkçede nasibini almaktadır. Türkçe, dünya dilleri arasında her geçen yıl bir adım daha yükseğe çıkmaktadır. Bunun göstergesi artan ticari ilişkilerimizde Türkçenin artık kullanılmaya başlaması gösterilebilir. Ülkemizin ticari sahadaki gelişmelerinin görünmeyen kahramanı Türkçe’dir. Peki bu nasıl olmakta? Cevap, dünya barışına doğru ülke insanımızın en büyük yurtdışı yatırımı olan Türk Okullarının organize ettiği Dil ve Kültür Festivallerinde aranabilir.
Bu yıl 11. si yapılacak olan Dil ve Kültür Festivali (Türkçe Olimpiyatları), Türkçemizin geleceği adına en ümit verici olaylardan biridir. Dünyanın dört bir yanına açılan Türk okullarının ülkemizin geleceğine armağanı olan bu olimpiyatlar, büyük bir coşku, heyecan ve ümit vermeye başlamıştır. Türk okullarının ülkemizin yurt dışındaki itibarına yaptığı katkı, ülkemizin gelecek yıllarında daha iyi görülecektir. Güven ve karşılıksız dayanışmanın azaldığı bu kapitalist asırda, bu okulların ve organizasyonların yaptıkları ruhsuz dünyaya ve evrensel barışa doğru bir can suyudur.
Herkesin ideolojik, siyasi ve dünya görüşünü bir tarafa bırakıp, dünya barışına can suyu olan Dil ve Kültür Festivaline (Türkçe olimpiyatlarına) kalp ve akıllarında yepyeni bir sayfa açarak destek vermesi, bu organizasyonu gidip daha yakından görerek anlamlandırmaları ülkemizin evrensel barışa doğru akan ruhuna ruh katacak ve bu hayırlı işlerde en azından bir gönül tuğlası koymalarını sağlayacaktır.
Türkçe olimpiyatları, sadece dilimizin değil insanımızın, kültürümüzün, varlığımızın, heyecanımızın, tarihimizin ve ideallerimizin dünyanın her tarafında bilinirliğini, saygınlığını, öğrenilmesini artırmış ve artıracaktır da. Ülkemiz insanına düşen, gönül köprüleri kuran dilimizin, milli kültür ve dayanışma ruhumuzu dünyanın her tarafına yaymasına daha fazla destek olmaktır. Dünyayla aramızdaki engelleri kaldıran bu tür çalışmaları aramıza engel koymadan, milli ve vicdani yönden bakarak, haksız yere eleştirmeden, en azından milli hislerimizle ve vicdanen sahiplenmek milli ve manevi duygularımıza ve gücümüze dinginlik, güven ve zindelik kazandıracaktır.
Atatürk, “Türk milletinin dili Türkçe’dir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yüceltmek için çalışır. (1929)” sözüyle çizdiği hedefi burada hatırlatmadan geçemeyeceğim.
Değerli Ispartalılar, 2 Haziran saat 21.00’da Atatürk Stadında yapılacak olan 11. Dil ve Kültür Festivali Isparta Etkinliklerine ben gibi siz değerli halkımız da davetlidir. Stattaki yerimizi alarak bu büyük organizasyonda emeği geçenlere gönülden teşekkür edelim ülke insanımızın neleri yapabileceğine hep beraber şahit olalım.
Herkese sağlıklı ve bereketli günler dilerim.