Gün yok ki medyada ölüm, aile içi şiddet, kaza haberi geçmesin. İçimizi burkan bu türden haberler medyada daha sık yer buldukça insanın zamanla ne yazık ki duyarlılıkları törpülenmektedir. İnsanlar bir süre sonra olan biteni kanıksamakta, sıradan bir hadise gibi görmeye başlamakta ve "bana dokunamayan yılan bin yıl yaşasın" modunda ya da "elden bir şey gelmez" çaresizliği ve tükenmişliği içinde olayları seyretmektedir.
Günlük meşguliyetlerimiz ve sosyal hadiselerin hızlılığı, karmaşıklığı ve etkileri bireysel özgürlüklerimize, hislerimize ve düşünüşlerimize büyük ölçüde ambargo koymaktadır. Günden güne daha rasyonelleşen bir topluma doğru kaymaktayız. Rasyonelleşme görünürde kısa ve uzun vadede faydalı gözükebilir. Ancak meseleye milli ve manevi değerler açısından bakacak olursak bu türden olay ve olgular kolektif şuurun aşınmasına ve olaylar karşısında duyarlılık eşiğimizin oldukça düşmesine yol açmaktadır.
Toplumları ayakta tutan değerler ve hasletler, hem dinin hem de milli kültürün ürettiği ortak normlardır. Bu normlar toplumda değişime uğramadığı sürece toplum sağlıklı olmaya ve sağlıklı nesilleri yetiştirmeye devam edecektir. Bu bağlamda en önemli toplumsal tabakamız olan çocuklarımıza değerlerimizin aşılanması ve o doğrultuda yetiştirilmesi gerekmektedir.
Çocuklarımızı bekleyen ve karşı karşıya kaldıkları en tehlikeli alışkanlıkların başında içki gelmektedir. Hz. Peygamber, bir Hadisinde "İçki bütün kötüklerin anasıdır" buyurmuştur. Bu Hadisi Şerif bireysel ve sosyal birçok olaya neden olabilecek bir maddenin hem tesbitini yapmakta hem de aynı zamanda bireysel ve toplumsal yansımalararı konusunda hereksi uyarmaktadır. Hadiste geçen içki kavramı sadece bildiğimiz anlamdaki içkiyi kastetmemekte, aynı zamanda o bütün sarhoşluk veren maddeleri kapsamaktadır. Dolayısıyla zarar veren ve zarar görenlerin daha geniş bir çerçevede düşünülmesi gerekir.
Herkes bir başkasının sosyal alanına müdahalede bulunmadığı sürece özgürdür. Ancak bu konuda çocuklarımızı yetişkinler kategorisinde ele almak yanlış olur. Çocuklarımız kendi ayakları üzerinde durana kadar ailenin sorumluluğu altındadır. Aile, her türlü iyiliği öğretmek ve her türlü kötülükten uzak kalmasını sağlamakla yükümlüdür. Boş zamanlarında kontrol edilemeyen çocuklarımız sosyal ortamlarda her an içkinin (içki, uyuşturucu) tehdidi altındadır. Bu konuda devletin yapması gerekenlerden ziyade ailelerin kontrol mekanizmalarını daha sağlıklı işletmeleri çocuklarımızın ve geleceğimizin menfaatine olacaktır.
Televizyonda seyrettiğimiz ateşin düştüğü ocağın çocuğu kendi çocuğumuz ya da bir yakınımız olmayabilir, ancak empati kurmak, bizim de başımıza gelme ihtimalini düşünerek tedbir almak bize birşey kaybettirmez bilakis kazandırır. Ayrıca meselenin sadece kendi çocuğumuzla sınırlı olmadığını, onun arkadaş çevresiyle de ilişkisini düşünerek çözüm üretmek, daha kalıcı sonuçlar almamıza yardımcı olur.
Herkese sağlıklı ve mutlu günler diliyorum.