Şimdi sorun şurada: Tayfaya kızıp gemi değiştirilir mi? Değiştirilirse ne kadar haklı ve makul tavır olmuş olur? Bizler için geminin gittiği yer mi önemli yoksa içerisindeki tayfalar mı?
İstediğiniz bir isim tayfa olmamış olabilir! Dahası istemediğiniz isimler arz-ı endam ediyor da olabilir.
Daha kötüsü kendini bilmez kimi tayfa
“Bakara-Makara” şeklinde bir densizlik yapmış da olabilir
Yahut kimisi de o kopası koluna yedi yüz bin TL’lik bir saat takmış olabilir?
Yahut da kimileri haram yemeyi kendisine meslek edinebilir!
Bütün bunları tasvip mi edeceğiz? Hayır! Karşı çıkıp eleştirmeyecek miyiz? Elbette eleştireceğiz.
Ama şu iki şeyi “eleştiri” ile “gemiyi terk etmeyi” birbirine karıştırmadan.
Yine suret-i haktan görünüp bu bahanelerle yanımıza yaklaşanların art niyetini sezerek.
İnsanımızı sonsuz bir
kin atmosferine boğmak suretiyle şaşırtmak isteyenlerin o çirkin yüzlerini görerek.
Kin tutmak demek aklın tutulması, vicdanların körelmesi kalp gözünün görmemesi demek!
Yaşadığımız tecrübeler bunun tarihi şahidi.
Abdülhamit Han’a Batı “Kızıl Sultan” dedi. İçerideki papağanlarda bunu tekrarladı. Toplumun belli kesimleri Sultan’a karşı kin sahibi oldu. Ardından gelen 1908 İttihatçı ihtilalı akabinde yine İttihatçıların mahsulü Avcı Taburlarının isyanı ve güya isyanı bastırmak için Selanik’ten gelen “Hareket Ordu”sunun İstanbul’u işgali ve Padişahın tahttan indirilmesi.
Sonrası? Balkan hezimeti ve kaybedilen pek çok coğrafya!
Diğer bir deneyimimizde merhum
Turgut Özal dönemi! Belli kesimler Sayın Özal’a da algı operasyonu ile toplumda nefret uyandırmaya çalıştılar. Pespaye bir muhalefetle partisini iktidardan düşürdüler. Peki sonra?
Sonrası malum: 28 Şubat dönemi ve batan bankalar!
Bugün kendini bilmez bir tayfanın taktığı saati diline dolayanlar, o günlerde içi boşaltılan bankalar karşısında dut yemiş bülbül gibilerdi.
Bugün bir zibidinin
bakara-makarasını diline pelesenk edenler o günlerde Gata da haddini bilmez bir komutanın, İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Akif için evvele “
Arap Milliyetçisi” diye geveledikten sonra, sözü
“Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi” mısrasına getirerek, şairin üzerinden
Bedir Savaşının kahramanı kutlu Ashaba kadar sivri dilini uzatırken, dini hassasiyetlerini nereye rehin bırakmışlardı?
Bugün Cumhurbaşkanına diktatör diyenler o zamanlar ki baskılar karşısında neden konuşmuyorlardı? Sırf başörtülü olduğu için okulundan atılan gencecik kızlar karşısında hangi sebeple sus pus oluyorlardı?
Şimdide aynı kin Cumhurbaşkanı için pompalanıyor.
Yok kardeşim! Sizler iyi niyetli değilsiniz. Haklı gerekçeyi haksız amaçlar için kullanıyorsunuz.
Gemiyi terk edip yeniden eski sulara girelim diye bizleri kandırmaya çalışıyorsunuz.
Önemli olan gemi, tayfalar değil; daha doğrusu geminin nereye doğru sefere çıkacağı, kaptan kamarasında kimlerin oturduğu.
Aman Allah’ım neydi o eski 30 Ağustoslarda Genel Kurmay’ın devir-teslim günleri. Mikrofonu alan millete ültimatomlar yağdırır, manifestolar okurdu: Hepside laiklik üzerine.
Bir lisede namaz kılan çocuklar ülkenin en önemli meselesi olur günlerce basının gündeminden düşmezdi.
Birde geçen gün Sayın Cumhurbaşkanının Fetih Kutlamasındaki konuşmasını dinleyin. Arada dağlar kadar fark var.
Eski Türkiye’yi özleyen gemiyi değiştirsin. Benim hiç niyetim yok!
Ben, içine kapanmış bir Türkiye değil dünyaya söyleyeceği sözü olan bir Türkiye istiyorum. Haksızlık karşısında susan değil mertçe konuşan bir Türkiye. Tıpkı
“dünya beşten büyüktür” demesi gibi.
Tarihi misyonuna sahip çıkan bir Türkiye.
İhtilallarla uyanan değil, demokrasi geleneğini sürdürürken güçlenen ve gücünü zalimlere karşı tehdit olarak kullanan bir Türkiye.
Silahlı kuvvetlerin bir ideolojinin yılmaz bekçisi olmaktan vazgeçip, Ülkesini korumaktan başka hedefinin olmadığı bir Türkiye... Diğer bir deyimle Milletini adam etmek sevdasından vaz geçmiş, milletinin emrine girmeyi şeref telakki eden Ordu’ya sahip bir Türkiye.
Dışarıdaki şer odakları ve içerideki işbirlikçileri
“gemiyi değiştir!” diye telkinde bulunuyorsa ben derim ki akıllı davranmak gerekir.
Yani: Değiştirmek de ne demek, inadına aynı gemiye binelim, demeye getiririm lafı dostlar.