Okumak ve düşünmek artarak devam edince dünya sahte, ölüm gerçek ve toprağın altının üstünden daha sevimli olduğu hissi hasıl olur kalplerimizde. Yine de genç bir yakınınız aniden öteki aleme geçtiğinde gözleriniz alışamaz capcanlı varlığın yokluğuna. İbn-i Tufeyl'in roman karakteri Hay Bin Yakzan gibi ölen anne ceylanın her organında aradığı o ruhu ararsınız...
Sürekli, hayatınızın her daim içinde, her ihtiyacınız olduğunda yanınızda olan, arayan, koşan o beden ve ruhu şimdi bıraktığı evinde, çantasında, telefonunda, terliğinde, fotoğraflarında ararsınız. Bulamayınca gözleriniz çaresizce gökyüzüne, toprağa, dağlara, taşlara dikilir ve dalarsınız. Sorarsınız buradan geçti mi, vardı, yaşıyordu bu insan diye... Sadece giden için değildir bu sual. Sonraki yolcular, kendimiz, bizler içindir asıl merakımız...
Sizden daha yakın olanların acısı kelimelere bile dökülemeyecek kadar ağırdır. Her konuda çözüm üretebildiğinizi zannederken ölüm gerçeğinde acizsinizdir. Kalanların hayatlarının orta yerinde oluşan devasa boşluğu geçiremeyeceğinizi bilseniz de çabalarsınız.
Birkaç gün öncesine kadar yüzler gülerken, dünya nimetleri lezzetliyken ne değişti? Allah Rasulü'nün(sav) "Ağızların tadını kaçıran ölümü çokça anınız" sözü geliverir hatırınıza. Yaşlılarla birlikte anılan ölümle gençlere de sarılıveren ölüm, hiç mi hiç aynı değildir, çok iyi anlarsınız...
Varlık ve yokluk... Ne kadar çok varsanız insanlık için, yokken yokluğunuz o derece çok hissedilecektir. Yok gibi var idiyseniz yani kimsenin hayatında güzel dokunuşlarınız, izleriniz yoksa yalnızca kendiniz, kendi menfaatleriniz için yaşadıysanız koca bir ömrü, çok kısa sürede unutulan, izi bile olmayan bir fani ademoğlusunuz demektir.
Ölüm, fanilikten öte "unutulmak" asıl varlık sorunudur. Her sanatkar eserini ölümsüz olmak, ebedileşmek arzusuyla ortaya koyar. Ancak her insanın sanatkar olması zorunlu değildir. Akraba, arkadaş, eş, dost, ihtiyar, çocuk, yoksul, yetim üzerinde bazen bir dilim ekmek, bir bardak çay, bazen de bir selam, sıcacık bir gülümseme, bir hal hatır sormadır bizi yaratan ve yaratılan katında unutulmaz kılacak olan...
Varlığı yokluğa çeviren ölümü Allah'ın bizden istediği iyi ve ideal kul formatında tamamladığımızda, varlığımızı yokluktan sonsuzluğa dönüştürebiliriz. İncir çekirdeğini doldurmayan kavgalarımızı, küslüklerimizi, hırslarımızı, tul-i emellerimizi o kapıdan geçmeden terk edebiliyorsak ne ala. Kendi ecelimiz, başkalarına nasihat olurken bizim imtihanımızın elbette nihayeti olacaktır...