"Bir kişi bile ölse eksilirim ben

Tüm insanlığın parçasıyım dedim ya

Sorma her seferinde"

der Ernest Hemingway, faşizme karşı direnişi anlatır Çanlar Kimin İçin Çalıyor" romanında...
Şalcı Bacılar, İskilipli Atıf Hocalar, Mehmet Akifler de direndi bu ülkede. Kimileri idam edildi inancı uğruna, kimileri sürgün... Tüm insanlığın parçasıydılar oysa... Kimsesiz, bir başlarına ölmüş ve gömülmüş olsalar da kıyamları, rüku ve secdeleri yalnız Allah içindi...
Allah'a ait özellikleri devlet adamlarına yakıştırıp insanlarda korku ve saygı uyandırma geleneği çok eskilere dayanır. Büst ve heykeller önünde kıyam, rüku ve secde de öyle. Ve dinlere, hurafelere savaş açıp aklı kutsadığını belirten laik, Kemalist kesim 10 Kasım ve diğer belirlenen özel tarihlerde Anıtkabir'de yahut okullarda heykel ve resimlerin önünde secde etmeye, çocukları da bu yeni dinin ritüellerine davet etmeye başladılar. Bu hafta izlemiş olduğumuz görüntülerde masum çocuklar, öğretmenlerinin zoruyla Atatürk resmine secde ettirildiler. Çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede insanın insana secde etmesi evlatlarımızın inancını tahrip eden kabul edilemez bir davranıştır.
Ak Parti Muğla Gençlik kolları hazırladıkları On Kasım videosunda Atatürk'ü ilahlaştıran ifadeler kullandığı için tepki aldı. Laik-Kemalist kesimden duymaya alışık olduğumuz cümleleri seküler muhafazakarlardan da işitmeye başladık. Bu, uzak kaldığı Kuran'ını ve tarihini bilmeyen bir neslin neyi kutsallaştırıp neyi kutsallaştıramayacağını ayırt edememesinin bir sonucudur.
"Ne örümcek, ne yosun
Ne mucize, ne füsun
Kâbe ‘Arap’ın olsun
Bize Çankaya yeter"
demişti, şiirinde Kemalettin Kamu. İşte tam bu zihniyette farklı bir din geliştiriliyor. Ve çocuklarımız, gençlerimiz ısrarla bu dinin etrafında yetiştirilmek isteniyor. Milli Eğitim Bakanlığı, geride bırakmış olduğu okullarda tören mecburiyetini tekrar uygulamaya koyarak öğretmen ve öğrencileri cebren içine çektiği laik, seküler eğitimin tahribatlarından nasıl koruyacağı ise merak konusu...
....
Bakıcı Desteği

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının politikaları Başkan Erdoğan'ın 3-4 çocuk politikasıyla hiç uyumlu değil. Uzak görüşlü olmak, 50-100 sene sonrasını da öngörebilmek lazım gelmekte. Bugün 12 yaşında tek çocuklu çalışan bir bayan asla ikinci çocuk düşünmediğini ifade etmekte. Yıllar sonra Almanya gibi çocuktan imtina eden, kedi-köpek besleyen pek çoğu boşanmış, yaşlı vatandaşlarla dolu bir ülkeyi şimdiden görmek zor olmasa gerek...

Çalışan anneye 1300 ₺ bakıcı desteği bebek çağında pekçok çocuğun daha annesinden uzak kalmasına teşvik demektir. Bu ücret çalışmayan annelere verilmeli ki çocuklar annelerinin kucağında huzur ve güven içinde olsun...
Kadınların çalışmasına karşı değilim. Bebeklerin yalnız kalmasına, annelerin koşullar uygun değilken bile çalışmaya mecbur bırakılmasına karşıyım. Her anne çocuğuna daha çok zaman ayırmak, onu kendi kollarında şefkatle büyütmek ister ve bu onun en tabii hakkıdır...
...
Diyaneti Kınıyorum
Diyanetin hazırlamış olduğu kamu spotu videosunda kocasına çay ve kek ikram eden kadın, kocasından kendisiyle ilgilenmesini istemekte. Bu oldukça atraksiyondan uzak, fazla klişe, antimodern bir film. Kadın telefonuyla meşgul olan kocasının suratına şampanya fırlatıp şiddete maruz kalmalı ve arkasından mahkeme salonuna uzanan bir hikaye, dizilerden alıştığımız görüntü budur... Ötesine tüm feministler gibi itirazımız var... (!)