Cennet gibi güzel ve temiz bir dünyayı hırslarımızla, bencilliğimizle, aç gözlülüğümüzle kirlettik. Mevsimlere feleğini şaşırttık. Çöpten dağlar, kandan nehirler biriktirdik. Evlatlarımıza hastalıklı, cehennem gibi bir yeryüzü miras bırakırken ne kadar rahat vicdanımız? Hiçbir hayvan dünyayı insanoğlu gibi hor kullanmadı, kullanamaz da. "Tanrıyı kıyamete zorlamak" mı? Evet evet. Modern tüketici, kapitalist yeni dünya düzeninin insanlarıyla kıyamet hiç olmadığı kadar yakın...
Yeryüzü yaratıldığından günümüze kadar aynı savaşa şahit olmuştur. Ateşi harlayan Nemrutlar, Nemrut'la savaşan İbrahimler ve yangını söndürmek için koşuşturan karıncalar... Dumanların içinde canını hiçe sayarak günlerce çabalayan vatansever insanlar gibi "Nerde bu devlet, nerde bu uçaklar." diye yaygarayı koparan, dış güçlerden medet umanlara da şahit olduk
"Defolsun" dedikleri Suriyeliler dahi yangını söndürmek için koştururken beyaz Türkler yangına nazır mekanda içkilerini yudumluyor... Koltuğunun altına kaz alıp poz veren ünlüler yanan ormanlar için fazla sessizler. Bağıranlar ise vızır vızır su taşıyan helikopterleri, devletin tüm imkanlariyla seferber olduğunu görmekten aciz.
....
Ormanların ve içinde yaşayan hayvanların ateşler içinde kalması ve bunların sorumluları PKK ve başka her kimseler, bir an önce cezalandırılması tek ve en önemli gündem olması gerekirken faşizmin binbir boyutu medyayı meşgul etmeye devam etti.
Mültecilerden on kat su ücreti almak üzere Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, CHP ve İyi Parti oylarıyla kabul ettikleri önergeyle tarihte benzeri görülmemiş bir ırkçılık örneği sergilediler. Aynı tavra Almanya'daki gurbetçilerimiz maruz kalsa bu Nazist yaklaşımlarıyla tanınan siyasetçiler hiç mi mahcup olmayacaklar? Esed yanlısı şarkıcıyla yanan ormanlara rağmen Hatay'da konserde eğlenen CHP'li Başkan Refik Eryılmaz ise ırkçı eğilimini mazlumlar için saklı tutmayı tercih etmiş görünüyor.
Gazeteci Murat Karakaş zihniyetindekiler ise "Ukraynalı bayan mülteciler gelse evimizde ağırlarız, gele gele leş gibi sakallı Afganlılar geliyor." tarzı yavşak esprileri ile insani duygulardan ne kadar uzak olduklarını gösterdiler. Turistlerin virüs getirmediğini, ancak mültecilerin bulaşı arttırdığını ifade eden Erol Köse, ABD Başkanı Biden gibi "aşısızların pandemisi" ifadesini tercih etmekte. Fakat İsrail gibi nüfusunun neredeyse tamamını aşılayan ülkelerin Covid'19 vakalarındaki olağanüstü artışını bir türlü izah edemiyorlar, yalnızca bağırıyorlar.
Geçen yıl maske takanlar takmayanlara tokat atardı. Şimdi de aşılılar aşısızları yumruklasın diye aşı olmayanlar suçlu ve sorumlu ilan ediliyor. Toplumun beden sağlığını düşünürken akıl ve ruh sağlığını da ihmal etmemek, faşist yaklaşımlara geçit vermemek elzemdir diye düşünüyorum...