Tayyip Erdoğan, güçlü bir lider ve dava adamı. Onun diğer siyasetçilerden en bariz farkı gücü koltuğundan almaması, o koltuğa güç ve şahsiyet katmasıdır. İslamcı kimliğini hiç saklamadan başı dik yaşaması ve diğerlerinin de özgürce yaşayabilmesi için ölümüne korkusuzca kararlı adımlar atmasıyladır.
Başbakanımızın hayatı pahasına aldığı kararlar ve attığı adımlarda onu can siperane savunan ve arkasında durabilen sayılı siyasetçi arkadaşı olabildi ne yazık ki. Gezi olayları ve 17 Aralık operasyonunda Erdoğan hükümetinin devrilme ihtimalini gören, korkan, sinen, geri çekilen çok siyasetçi gördük. Çoğu “Darbeleri kınıyorum, başbakanımızın yanındayım” bile diyemezken yine pek çoğu paralel yapıyla ters düşmemek için olağanüstü gayret gösterdi.
Küçük siyasetçilerin amacı ve hedefleri de kendileri gibi çok küçük: “ Bu koltukta öyle ya da böyle sonsuza kadar (ölene kadar) kalmalıyım. O koltuktan ayrılacaksam da daha büyüğüyle değişerek ayrılabilirim. Bu uğurda başka rakip tanımam, istemem. Benimle aynı yere talip olanı da duman ederim” mantığı.
Davaya, millete hizmete dayanmayan sadece ve sadece kendine iyi bir konum açmaya ve rahat yaşamaya yarayan düşünceleri olan bu siyasetçilerin halktan gizleyebildiklerini düşünerek attıkları hiçbir bencilce adım gözlerden kaçmıyor.
Erdoğan’ın halkın içinde bağdaş kurup yer sofralarında oturan mütevazi hali bu küçük siyasetçilerde yok. Her zaman protokol, hep önde, hep ayrıcalıklı hiçbir zaman vatandaşla eşit olmayı kendine yakıştıramayan kibirli halleri.
Sigara içen vatandaşından içmeme sözünü almadan bırakmayan toplumun beden ve ruh sağlığına duyarlı bir başbakanın, sigara dumanını, içmeyenlere de zorla solutmadan toplantı yapamayan düşüncesiz siyasetçileri. Filistin, Mısır ve Suriye için gece gündüz İsrail ve ABD’yi karşısına alarak çalışan başbakanın mazlum Müslümanlar için yapılan protestolara bile katılmaya tenezzül etmeyen vurdumduymaz küçük siyasetçileri.
İslami duyarlılığı ve ibadet hassasiyeti olan başbakanımızın okunan ezanları ve kılınan namazları yeterince önemsemeyen dünyevileşen siyasetçileri. Kardeşlik ve samimiyete inanan bir başbakanın birbirine küs, herkesi rakip ve düşman gören koltuğu bir beden büyük, kendisi ufak siyasetçileri.
Her başarısızlıkta muhalefete ve paralel yapıya yüklenmeyi alışkanlık hale getirip aynaya bakmayı unutan bizler... İnanç, sevgi, kardeşlik, ibadet, azim ve kararlılık hepsi bir arada değilse bütün yatırımımız kendimiz içinse başarı beklemek malesef aptallık olacaktır.
Bundan sonraki süreçte hala, başbakanımızın vizyonunu, misyonunu takip etmez birkaç göstermelik hizmet ve fotoğrafla günü kurtaracağımızı düşünürsek yine başladığımız noktaya döneriz.
Müslüman dünya ve dindar nesil hiçbir zaman gündeminde olmayan adı var kendi yok siyasetçilerle yelpaze genişletiyor, açılım yapıyorsak, liyakatimizi ve samimiyetimizi sorgulamadan, hep başka kabiliyetli adaylar da olursa diye kabuslar görüyorsak yine mağlubiyet bizi selamlayacaktır.
Oysa Allah rızası için yaşamak, Hak ve halk için mücadele etmek öyle güzel bir duygudur ki siz onu kısmet olursa bir bakan olarak da hissedersiniz, olmazsa yazdığınız iki satır da, konuştuğunuz iki kelime de, okşadığınız bir yetim başı da, ettiğiniz samimi bir dua da aynı hazzı verebilir. Aksi halde insanların üstüne basa basa ilerleyerek, kul hakkı ve hesabını düşünmeden işlediğiniz her cürüm eninde sonunda size geri dönecektir.