"Hayır"ı savunan bayan Avrupa'ya olan hayranlığını dile getirirken asabi bir dille sayıp dökmeye başladı: "Türkiye'nin geliştiğini düşünmüyorum. Zira ülkemizde halk daha metroya, otobüse binerken sıraya girmeyi bile bilmiyor. Hollanda'da Almanya'da öyle mi ya? Yere tükürmezler, kırmızıda asla karşıya geçmezler, emniyet kemeri takmadan araç sürmezler vs."
"Çok etkileyici" dedik. "Yere düştüğünüzde Türkiye'de mi Avrupa'da mı olmak isterdiniz? Aç, açık kaldığınızda bir tas çorba ikram edecek komşulukları da var mı? Yaşlı anne babalarına bakarlar mı? Öksüz bir mülteci gördüklerinde başını okşayabilirler mi? Beyazla siyah hangi tarihte aynı toplu taşıma aracına binmeye hak kazanmış olabilir? Eşcinsellere gösterdikleri hoşgörünün binde birini bir Müslüman'a gösterebilirler mi? Nazizm, faşizm, İslamafobia, ötekileştirme, sömürgeleştirme kelimeleri size Batı'yı mı Doğu'yu mu çağrıştırıyor? Kaçırılan mülteci çocukların organlarıyla hangi hümanizmin, demokrasinin, özgürlüğün, insan haklarının heykelini dikeceklerdir? Çantasını aldı bayan, "Ben çağdaş ve modern bir laikim, saltanata, diktatörlüğe karşıyım" diyerek uzaklaştı. Kalsaydı biz de diktatörlerden yakınacaktık. Başörtülü diyerek üniversitelerden atılan, köylü olduğu için İstanbul'a sokulmayan, şapka giymediği için darağacına çıkarılan, bir sağdan bir soldan hiç hak geçirmeden asılan gençlerin sorumlularını düşünmeden edemedik.
Bidon kafalı, göbeğini kaşıyan, makarnacı, dağdaki çoban diyerek önüne sandık getirilmesini hiç istemedikleri halk, milli iradesine 15 Temmuzdaki hassasiyet ve bilinçle sahip çıkarken Fetö ve PKK sempatizanları, Avrupa'nın şefkatli kollarına kendini atmaktan başka çare bulamadılar.
"Hayır" kampanyasına tam destek veren Avrupa, "Evet" propagandasına köpekleriyle saldırmakta. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız, Fatma Betül Sayan, Haçlı'nın en vahşi taaruzuna gayet onurlu ve izzetli bir Müslüman tavrıyla, en cesur haliyle karşılık verdi. Doğu medeniyeti bugün, Batı'nın en kirli, en karanlık bir yüzüne daha şahit oldu.
Kompleksten uzak Müslüman kimliğini korumak, ezanına, Kuranına, iradesine, bağımsızlığına sahip çıkmak, putları birbir kırmak, tabuları daha bilinçli ve korkusuzca yıkabilmek, vesayete, darbelere son vermek, istikrarlı, güçlü ve lider Türkiye için zaruri hale gelmiştir.