Ayasofya'nın açılışından önce başlayan "İstanbul Sözleşmesi" tartışmaları devam ediyor. Yine Ak Parti'nin dindar kesimiyle modern kesimi ayrışmış, bir taraf şiddetle sözleşmenin kaldırılmasını isterken karşı taraf sözleşmeyi savunmaktadır.
"Ayasofya ibadete açılmalıdır" diyenlerin ekseriyeti sözleşmenin karşısında. Fatih Tezcan'ın da "rüzgar gülü" olarak tanımladığı tartışmalara katılmayan yahut başlangıçta karşı çıkıp Başkan Erdoğan nihai kararı verdiğinde "Elbette Ayasofya açılmalır, tabi ki sözleşme kaldırılmalıdır." şeklinde çarkeden partililerin ve yazarların gülünç hallerine fazla değinmeden geçiyorum.
Kadem ve Sümeyye Erdoğan'ın desteklediği İstanbul Sözleşmesine Bilal Erdoğan ve Tügva'nın karşı çıktığını da biliyoruz. Aile yapısına verdiği tahribatları, eşcinselleri koruma altına alması, eğitimde cinsiyetsizleştirme politikaları ve giderek artan kadın ölümlerinden sorumlu tutulan bu sözleşme, cinayet istatistiklerine bakıldığında da hiç masum görünmemektedir.
Başörtülü yazar ve milletvekillerinin sözleşmeyi sahiplenip eleştiren yazarlara neredeyse "bidon kafalı yobaz, göbeğini kaşıyan örümcek taban" diyecek kadar öfkeli olması ve Böhürler'in "Oldu olacak, kısasa kısas deyin, olsun bitsin." şeklinde Allah'ın hükümlerine dahi istihza ile yaklaşması gelinen noktanın acınası halini ortaya koymaktadır.
28 Şubat'ta kamusaldan iteklenen başörtülülerin çoğunluğu yasakların kalkmasının ardından öyle bir hınçla ve hırsla girdiler ki sahaya, varlık sebeplerini dahi unutup hasımlarının argümanlarını, ideolojilerini, dünyaya bakışlarını sahiplendiler. Şu an hayata baktıkları pencere feminizm, sekülerizm, Kemalizm ve modernizm kaplamalı ıpılımlı bir İslam. İslam'ın her hükmünden çok kolay taviz verilebilir lakin diğerlerinden katiyetle verilemez.
"Allah'ın hükümleriyle hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir." ayetine rağmen İsviçre'den, Almanya'dan, İtalya'dan ithal edilen kanunları kutsayan, beşerin kurallarını ilahi olandan üstün tutabilen kendi değerlerine yabancı, kompleksli, yüzünü batıya dönmüş, dindarlara köşelerinden had bildiren başörtülü hatunlar, oluşturulmak istenen ailesiz, cinsiyetsiz yeni kuşağın da vebalini üstlenmektedirler.
Bu vebalde yalnız değiller. Laik, Kemalist cephede CHP, HDP, İYİ Parti'yle birlikte Ak Parti'den kopup yeni parti kuran muhafazakarların ekseriyeti sözleşmeyi sonuna kadar sahiplenmekte ve desteklemektedir...