Batıyla ve de muhalefetle aynı çizgide düşünmeye odaklanınca her hareketimiz basit bir taklit ve savunma şeklinde kalmaya mahkumdur. Öncelikle kendi argümanımızı, kendi istediğimiz tarih ve ortamda, sakince, agresif bir noktaya sıkışmadan tartışabilmeliyiz.
"Şiddet sadece kadına gösterilir ve bunu yapan İslam medeniyetinin yetiştirdiği Doğulu erkektir, İslam medeniyetidir" tezine şiddetle oturtulmuş, feminist fantezilerle örülü bir günde pankart açıp aynı cümleleri kurmak kendimize olan saygımızı kaybettirir.
Klişe "Ekonomik özgürlük" vaadleriyle evden çıkartılan kadın çoğu zaman başka bir kadının ya da adamın mahkumu olmaktadır. "Kadının halinden kadın anlar" özdeyişinin de aksine, kompleksli bir hırsla kadın bir müdür, patron, idareci vs, yine bayan arkadaşlarına daha buyurgan, daha katı, daha stresli ve kıskanç yaklaşabilmekte, eleştiri ve baskı altına alma dürtüleriyle onu tedavisi mümkün olmayan zor hastalıklara sürükleyebilmektedir.
Yahut "ailede sadece koca, karısına şiddet uygular" önyargısından ziyade kayınvalide, görümce ya da kuma, sevgili gibi kadının diğer kadına uyguladığı şiddet de tartışılmalıdır. Fiziksel yahut psikolojik şiddeti koca karısına, yahut kadın kocasına gösterebilmekte iki taraf da kimi zaman empati ve merhametten yoksun olabilmektedir.
İnsanların birbirlerinin hukukuna olan saygısızlığı insani ilişkileri kaosa hatta savaşa dönüştürdüğü bilinen birşey. Savaş demişken savaşta şiddet gören, tecavüze uğrayan kadın ve çocuklardan ziyade zaten onaylamadığımız, hoşgörmediğimiz çocuk gelinleri, bize Batı medeniyeti bir tabakta bilerek servis edip tartışmazı istemektedir. Avrupa'da kadınlar nasıl aile kurmadan tek başına çocuğunu büyütüyor idiyseler, Türkiye'deki kadınlar da buna mahkum edilmek isteniyor. (Pedofili skandallarıyla başı dertte olan ABD gündemden düşürülüyor)
Düşünme, tartışma yöntemlerimizi ve günlerimizi bile gün gün, şablon şablon Batı medeniyeti yahut dayatmacı tarihten gelen devrimler, ihtilaller belirliyor. Yığın psikolojisiyle topluma iştirak etmek kalıyor.
Feminist dernekler yahut İslama muhalif siyasiler Suriyeli mülteci kadının dramını konuşamazlar. Evinden, giysilerinden, hayasından soyutlanmış, çıplak ve sahipsiz, sokakta bıraktıkları sözde modern kadınların dramatik hayatlarını da bilmek istemezler. Medyanın 14 yaşındaki çocuklara neredeyse her magazin programında olumsuz örnekleri sorumsuzca teşhiri, karşı cinse, içkiye, eğlenceye tamamen odaklayıp evden şöhret olmak için kaçma ve istismarlara açık hale getirme telkinleri cezasız mı kalmalıdır?
"Evlenmem, hamile kalırım, soyunurum utanmam, doğururum doğurmam, doğmadan öldürürüm kime ne?" gibi insanlıktan fersah fersah çukura düşmüş sloganlarını din alerjili feministler atarlarken beyinlerinde, sahip oldukları çirkefi yüzlerinde ve berbat seslerinde iğrenç tezahürünü acıyarak izlersiniz.
Kadının modern dünyada, modern araçlar ve amaçlar dahilinde daha çok şiddete maruz kaldığını da göz ardı etmeyelim. Kadının daha insani amaçlar için bebeğiyle, çocuklarıyla daha huzurlu bir ortamda strese maruz kalmadan, tabiatten ve tabiatından (yaratılış) soyutlamadan, erkekleşmeye zorlamadan, kendini ifade etmesine hatta meydan okumasına imkan verilmesi, başka ihsana lüzum bırakmayacaktır.