"Onur yürüyüşü" adı altında insanlık onurunun hayvandan da aşağıya çekilmek istendiği zor zamanlardayız. CHP Belediyelerinin desteklediği LGBT örgütlenmesi ailenin, neslin ve toplumun yok olması, tabi yoldan helak olması için yeterli bir sebep. Lut Kavmi'nin helakı için melekler insan suretinde görevlendirildiğinde Hz. Lut önce melekleri insan sanarak, azgın ve sapkın kavminden koruyamayacağını düşünerek "Bugün zor bir gün olacak" demişti. Misafirlerini muhafaza etmek için yalvarsa da kavmi onu dinlememiş, ısrarla "Onları bize ver" diye sapıklıkta diretirken sabaha karşı Allah'ın gazabı onlara ulaşmış, siccin taşlarıyla katılaşarak belalarını bulmuşlardı. Günümüzde helak edilen bu kavmin aşağılık eylemleri, özgürlük ve çağdaşlık olarak gençlere sunulmakta ve taraftar toplamaktalar.
Tüm bu ahlak dışı saldırılara karşı, toplumumuzu, bilhassa gençlerimizi koruyabilmek adına tedbirler alınması zorunlu idi. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın "dindar nesil" projesi değerlerini koruyan, Asım'ın neslini hayata geçirebilmek için önemli bir başlangıç olabilecekken bu projeye muhafazakar anne-babalar dahi inanmadı. İmam-Hatiplerde gençleri bir adım ileriye götürebilmek için çalışan idealist, gözleri ışıl ışıl öğretmenler yok denecek kadar azdı. "Bu çocuklardan birşey olmaz" diyen hocalarla "Bu hocalarla ne köy ne kasaba olur" diyen talebelerin kapıştığı ama bir türlü 28 Şubat'ta güdük bırakılmış, yasaklanmış, puanları kırılmış mağdur neslin hesabı layıkıyla sorulamamıştı. (Kişisel gayretleriyle, özverili çalışmalarıyla bu okulları, talebeleri amacına uygun olarak geliştirebilen şahısları bu genellemenin dışında tutuyorum. Vazgeçmek yerine bu projenin üzerinde daha fazla yoğunlaşılması zaruri bir hal almıştır. )
"Dindar nesil projesi" hayata tam olarak geçirilemeyince dindar ailelerin çocuklarının geneli, laik ailelerin çocukları gibi dünyevi amaçlar ve araçlar dahilinde büyüdüler. Muhafazakar iktidar partisinin genç kitlesini kaybetmesinin sebeplerinden biri de "Yeni neslin muhafazakar düşünce yapısından uzaklaşması modernizm ve Kemalizmle barışık olmalarıdır." diyebiliriz.
Muhafazakarların çocuklarıyla seküler laiklerin çocukları kıyafet ve zihniyet olarak da benzeşmeye, bariz farklılıklar görülmemeye başladı. Anne örtülü, kızlar açık, makyajlı hatta minili ve genç kızlar annelerinin kıyafetine ayar vermeye başladığına şahit olmaktayız. Kıyafetlerdeki benzeşmeyi yalnızca kızlar üzerinden değerlendirmek eksik ve yanlış olur. Muhafazakarların oğulları da bilekleri açıkta bırakan tayt pantolonlar, badileri, küpe ve dövmeleriyle modanın güdümündeki diğer gençlerle aynı görüntüyü vermekte... Ve bu taytlı, badili nesil artık anne babalarının dillerinden düşmeyen "Hayat, iman ve cihat" marşlarına yabancı, Koreli eşcinsel müzik gruplarına aşina idi...
Dış görünüşe göre hüküm vermek elbette doğru değil. Giyim olarak batılı olan gençlerimizin düşünce dünyaları, maneviyatları ne alemde peki? Bu gençlerin kaçı kendi kimliğini, dinini, ahlakını, aidiyetini gururla savunabiliyor. Yahut kaçı kendi dinini, Kuran'ını anlama ve yaşama gayreti sarfetmiş olabilir? Anket ve araştırmalar çok iç açıcı değil...
Çocuklarımızın karne notlarına, diplomasına, seçtiği meslekte alacağı maaşın dolgunluğuna gösterdiğimiz özeni ve hevesi manevi dünyalarına gösterebildik mi?
Çocuklarımıza neden söz geçiremiyoruz, gençler neden annelerinin örtüsünü beğenmez oldular? Her çocuk farklıdır, kimi çocuk kolayca doğru olanı seçer, kimi kendi kavramak ve ikna olmak ister, kimi ne yapsanız fayda etmez, Hz. Nuh'un oğlu örneğindeki gibi. Çocuk eğitiminde çok titiz ve idealist olduğunu düşünen ebeveynler de hata yapar.
Mükemmelliyetçi ebeveynler çocuğun yahut gencin tüm gününü kendi programlamak ve kontrol etmek isterler. Teknoloji, internet ve sanal dünya bu kadar hayatımızın merkezindeyken bu mümkün mü? Akışına bırakmak, çocuğa sağlıklı bir çevre ve okul sunmamak ve hissettirmeden takip etmemek, ben bu çocuğu çağın tüm illetine hibe ettim demek gibi birşey değil mi? Ancak başında zabıta gibi dikilip komut vermek, sık sık azarlamak da Kuran ahlakından ve öğretisinden uzaklaşmaları için bir sebep teşkil edebilir. Bizler bu yaşta kendimize bir başkasının müdahale etmesinden hoşlanmıyor, dışarıdan talimat almadan gerçeği bulmak ve anlamak istiyorsak... Arkadaşlarımızla gezmeyi, muhabbeti önemsiyorsak gençlerin 24 saat dizimizin dibinde kitap okumasını beklemek saflık olur.
Ayrıca kimi muhafazakar aileler, çocuğun eğitimi için tercih ettiği seküler bir okulda, mahrum kaldığı dini eğitimi yazın birkaç ayda telafi etmek için onları cemaat yurtlarına teslim edebiliyorlar. Yahut hafız olması için böylesi bir yatılı yurt tercihinde bulunabiliyorlar. Hepsi için genelleme yapmak yanlış olur ancak pekçok cemaat ve tarikat eğitimi ile gençler bir dolu hurafe ve zorlaştırılmış, ağırlaştırılmış din anlayışıyla dolu olan bu yurtlardan dinlerinden nefret ederek çıkabiliyorlar. Çocuklarımızı tamamen kontrolsüz bir şekilde serbest bırakmak da 24 saatini denetim altında tutup bunaltmak da onları bizden uzaklaştıracaktır.
Hiçbirimiz ebeveyn olarak mükemmel değiliz. Hepimiz insanız ve elbette hatalarımız mevcut. Ancak yanlışı nerde yaptığımızı fark edersek belki telafisi de mümkün olacaktır...
Çocuklarımıza karşı ya fazla vurdumduymazız, tamamen serbest bırakıyoruz yahut da sürekli ensesinde onlara ne yapıp ne yapmayacağını sert bir dille dikte ediyoruz. İhmal ettiğimiz en önemli husus sevgimizi, merhametimizi, üslubumuzla, kullandığımız şefkat dolu cümlelerle onların yanında olmak. Lokman Suresi'nde Allah'u Teala, çocuklarımıza nasıl yaklaşacağımızı da öğretiyor :
"Yavrucuğum! Haberin olsun ki, yaptığın bir hardal tanesi ağırlığınca olsa da, bir kaya içinde veya göklerde, yahut yerin dibinde gizlense, Allah onu getirir, mizanına kor. Çünkü Allah en ince şeyleri bilir, her şeyden haberdardır."
"Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten sakındır. Başına gelenlere sabret, çünkü bunlar, azmi gerektiren işlerdendir."
"Hem insanlara karşı avurdunu şişirme (kibirlenme) ve yeryüzünde çalımla yürüme. Çünkü Allah övünen ve kuruntu edenlerin hiçbirini sevmez. (Lokman, 16-17-18)