Kemal Kılıçdaroğlu CHP kurultayından 740 oyla parti lideri olarak yeniden seçilince hem rahatladı hem de Muharrem İnce ve onun gibi muhaliflere göz dağı verecek cümleler sarfetti. Seçimden önce “acımasız olacağım” demişti. Yani “diktatör” Kemal mi göreceğiz bundan sonra diye düşünürken şimdi de rakı sofralarında Türkiyeyi kurtaranlardan partiyi temizleyeceğini söyleyerek kimi CHP’ lilerin yaşam tarzını da eleştirmiş oldu.
O zaman, aylar önce Tayyip Erdoğan’ın “İki ayyaş” lafında niye fırtınalar kopartıldı. “Bu iki ayyaş, İnönü ile Atatürk mü açıkla?” diye yaygara edildi. Şimdi de bu lafıyla Kılıçdaroğlu Atatürk’e ayıp etmekle suçlanıyor. Unutulmamalıydı ki o kutsal sayılan köşkte en mühim inkılaplar ve kararlar içki masalarından çıkmış olanlardı.
Ve bir başka çelişki de Kılıçdaroğlu’nun kurultayın hemen ardından arkadaşlarıyla gidip viski ile kutlama yapmasıydı. Ve Muharrem İnce’nin de “Biz Kılıçdaroğluyla birlikte çok içerdik” sözleri kimin kimden daha çok içtiğini karıştırmamıza sebep oldu.
Partinin başarısızlığını rakı sofrasındakilere bağlayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözleri aslında çok düşündürücü ve dikkat çekici. Sormadan edemiyoruz: “Ya bu rakı sofrasındakiler iktidar olsaydı, NE OLURDU BU MEMLEKETİN VE MİLLETİN HALİ?
İMAM HATİPLERE ZORLA KAYIT
İmam-Hatip karşıtı laik zihniyet ve paralel yapı son günlerde çocukların zorla İmam-Hatip Liselerine kayıt ettirildiği yalanını ortaya attılar. Tercih etmediği halde çocuklara piyangodan İHL çıkmış, veliler şok olmuş, talebeler ağlaya ağlaya depresyona girmişmiş.
Bu laik zihniyetin 28 Şubat’ta İHL’lilere yaptığı zulmü yeniden anlatmamıza lüzum yok. Bu seneye kadar ki pek çok imam hatip karşıtı öğretmenin orta okulu bitiren öğrencisine İHL’ler alayhinde söylemediğini bırakmadığına ve bir çok velinin de bu yönlendirmelerle imam hatiplere kayıt yaptırmaktan vazgeçtiğine şahit olduk
Paralel yapının da İmam Hatiplerin aleyhinde sarfettikleri cümleleri, İHL’lerin bahçesine kadar gelip kendi okullarının konforunu ve belki de bu konfora bağlı gelişen mucizevi, kerametli, sırlı olaylar yaşanan okullarının ve yurtlarının reklamını yaptıklarını, broşürlerini dağıttıklarını bilmeyen yok.
İmam-Hatip liselerini dindar nesil yetiştirmek ve dini sahih kaynaklarından genç nesillere öğretmek adına cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’ın çok önemsediğini biliyoruz. Artık dindar, maneviyata bağlı, bilinçli, özgür düşünebilen nesil yetiştirmek bir devlet politikası haline gelmiş bulunmaktadır.
“Çocuğum yüksek puanlı bir lisede okusun, Kuran, Arapça, din dersleri herhangi bir cemaat çatısı altında nasılsa telafi edilir.” anlayışı yavaş yavaş kırılmaya başlamıştır. Çünkü Gülen cemaati özellikle bize gösterdi ki merkezi Kuran ve sahih sünnet olmayan, özgür düşünmeye ve tartışmaya açık olmayan cemaatler modernizmin taşıyıcılığını yaparken dindarlaştırma görüntüsü altında kendi otoritelerine adanmışlar yetiştirmekteler.
Bu bakımdan Tayyip Erdoğan’ın can suyu verdik dediği İHL’lerin önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır kanaatindeyiz. Kimse kimsenin çocuğunu zorla bir okula gönderemez, yönlendiremez. Bu okullar “Benim çocuğum kaç puan alır, atom mühendisi mi olur tıpa mı yerleşir, kaç para kazanır” diyenler için hala çok şey ifade etmeyecektir. Ancak gençlerin seküler hayatından ziyade Müslümanca yaşamayı, İslami düşünceyi ve ümmet için neler yapılabileceğini önemseyenler için olağanüstü bir öneme sahiptir.