Ramazan günleri yaklaşınca içim kıpır kıpır olmaya başlar. Bu, çocukluğumdan beri böyle. Annemin Ramazan'a özel yaptığı reçellerden tüten çilek kokulu sahurlar ve cümbür cemaat güle oynaya gittiğimiz teravihler çıkmaz aklımdan. Aynı çilek rayihasını yıllardır sahur sofralarında, çocuk gülüşmelerimizi teravih saflarında hiç usanmadan ararım...
Koronavirüs sebebiyle hepimiz için bu Ramazan biraz farklı olacak. Cemaatle kıldığımız teravihleri de, arkadaş ve akrabalarla yapmış olduğumuz kalabalık iftarları da özleyeceğiz.
Ancak her yıl hatırlatılan israftan kaçınma, gösteriş ve şölene dönüşen iftar sofralarından uzak durma konusuna bu Ramazan'da zorunlu olarak uyulacak gibi. İhtiyaç sahiplerine, yaşlılara, yetimlere ve mültecilere yardım etme duygularımız, merhametimiz önceki yıllara göre daha yoğun olacak diye umuyorum. Zira evine hergün çalıştığı kadar ekmek götürmekte olan birçok insanımız Koronavirüsten dolayı zor günler geçiriyor. Muhtaç durumda olan kardeşlerimizin, evinden çıkamayan ihtiyarlarımızın halini, ihtiyaçlarını sormak oruçlarımızın daha bereketli olmasına vesile olacaktır.
"Camilerde teravih yoksa oruçtan da muaf olacak mıyız?" şeklinde akıl ve izandan yoksun olduğu kadar oruçla, açlıkla hiçbir münasebeti olmamış kişilerin Ramazan'ın ruhuna aykırı, geyik muhabbetlerine de katlanacağız.
Yaklaşık 15 yıl kadar önce yine bir Ramazan gününde, özel bir hastanede, oruçluyken kan şekerim düştüğü için bir baykınlık yaşamıştım. Hekim beni ayıltmak için yerden kaldırırken başörtüme, boneme, iğneme hakaretler savuruyor, ancak ben tüm bunları duymama rağmen gözümü açıp cevap veremiyordum.
Serum vs. derken kendime geldiğimde, hekim hem çayını karıştırıyor, hem de işaret parmağını sallayarak "Bir daha oruç yok, ölürsün." diye söyleniyordu. Bunu inancıma, orucuma, başörtüme saygılı bir hekim, nedenlerini izah ederek söyleseydi belki dikkate alırdım. "Amacı bağcıyı dövmek" dedim ve tabi ki de oruçlarıma devam ettim.
Geniş kapasiteli, donanımlı hastaneler yapmak gurur verici. Lakin burada çalışan hekimlerin inanca saygılı, ahlaklı, merhametli, ehil kişiler olmaları çok daha mühim. Hastalıklara hiç yakalanmamak için "GDO'suz, organik yiyecekler üretebilmek, yerli tohumlarımızın olması, tarimda, hayvancılıkta, eğitimde, ekonomide ahlak" başlıca meselelerimiz olmalı...
"Covid 19 ve oruç" konusuna dönecek olursak varsa bir şikayetimiz, elbette hasta olanlar için dinimiz kolaylığı tavsiye ediyor. Ancak ciddi bir rahatsızlık yokken de suistimal amaçlı sorulan sorular da soran kişiler kadar arızalı görünmekte.
Arınmak, kendimizi geliştirmek, Allah'a yakınlaşmak için fırsat olan bu ayda rutin hatalarımızdan, yanlışlarımızdan uzaklaşmak için gayret etmeliyiz. Yalnızca O'nun rızasını gözetmeyi, yalnızca O'na kulluk etmeyi, sadece ve sadece O'ndan medet beklemeyi seçelim. Tüm eylemlerimizde "O bizden hoşnut mu, O tüm varlıkların sahibi değil mi, O bunun hesabını sormayacak mı?" duygusuyla zihin dünyamızdaki tüm sahte ilahları yok edelim...
Koronavirüs illeti, kendi kıyametini hazırlayan insanoğlunun yeryüzünde şerden beslenmeyi seçmesinin bir kanıtı. Bir yönüyle de kibirden karunlaşan, zulmettiği mazlumların kanında boğulan bozguncuların bizzat elleriyle ürettikleri Frankenstein'ına hükmedememesi...
Egoist, yalnızca kendi sağlığını ve tokluğunu önemseyen Batılı insanların Korona mücadelesiyle lokmasını mültecilerle paylaşmaya en başından beri alışık olan bir ümmetin virüs savaşı aynı olmayacaktır elbet. Mübarek aya girmek üzereyken dualarımızı eksik etmeyelim:
Rabb'im içimizdeki beyinsizlerin işledikleri günahlar yüzünden bizi de helak etme. Bizi insanlıktan ve merhametten bir adım bile uzaklaştırma...