Yıllar var ki çocukluğumuzdan beri birçok seçim görmüşüzdür. Ancak muhalefetin bugüne kadar “Biz kaybettik, beceremedik, batırdık” deyip genel başkanlarının istifa ettiğini pek görmek nasip olmadı.
 
MHP de, CHP de seçimlerden bir gün öncesine kadar “Bu defa iktidarız, iktidar partisinin sonu geldi diye eser, gürler” ama seçim sonuçlarından sonra şükretmesini bilen kanaatkar kul edasıyla, her defasında muhalefette kalmaları bile kendileri için bir zafermişçesine iç ferahlatıcı açıklamalar yaparlar.
 
Emine Ülker Tarhan ve Baykal gibi bir grup CHP’li, Kılıçdaroğlu’na kazan kaldırırken Bahçeli, çatı ortağı Kılıçdaroğlu’na destek çıktı: “Muhalifler acele ediyor” dedi. Bahçeli’nin herkese elini öptürmesinin bir faydası olsa gerek şimdilik partisinde bir başkaldırı gözükmüyor.
 
Bir gazetecinin siz istifa etmeyi düşünmüyor musunuz sorusuna da Bahçeli, “Çok mu arzuluyorsun? Erdoğan’la paralel soru sorma” diyerek karşılık verdi. Kesinlikle, muhalefet liderlerinin bulundukları koltukları başarısızlıkta terk etmek gibi bir gelenekleri yok. Artık Allah ne kadar ömür verdiyse, partililer parti liderlerine katlanmak zorunda.
 
Muhalefet partisi liderleri ve onları destekleyen siyasetçi ve yazarlar Erdoğan’ın günde üç miting yapmasından tutun da onun hesabına milletin yatırdığı paranın miktarını bile adaletsiz, orantısız bulup, bu seçimi, haksız yarış olarak yorumladılar. Ekmelettin’e “Sen sadece mezarlıkları gez, şiir, edebiyat çalış” diyen Ak Partililer değildi halbuki. İhsanoğlu, 14 partinin ortak adayı olup da yeterli bağışı alamadıysa da bu Ak partililerin suçu olmasa gerek.
 
Tatilciler oy kullanamamış, kullanabilselermiş Ekmeleddin Bey’in oyları artacakmış. Kırıntıyla beslenip, göbeğini kaşıyan Ak Parti seçmeni eğitimsiz ve fukara haliyle (!) tatilde olamayacağına göre, kaçan oylar, bu CHP’nin elit, beyaz Türklerinin oylarıymış, vs.
 
Oy kullanmanın gerekliliğini idrak edebilmek de herkesin harcı değil tabi. Bunu da parantez içinde belirtmeden geçmeyelim. Mesela bir zamanlar kendi siyasi yaşamında darbe mağduru olmuş Tansu Çiller de, köşkte inziva hayatı yaşamış olan eski cumhurbaşkanlarından Sezer de oy kullanma zahmetine girmedi.( Ya da onlar da çatı adayını boykot etti. )
 
Bugün her siyasi olaya beddualarıyla aktif eşlik eden Gülen ise hayatında bir defa oy kullandığını ve de zaten oy kullandığı partinin kazanamadığını, bu bakımdan da siyasetten fersah fersah uzak olduğunu anlatmaya çalıştı. Bu sözlerinden de siyaseti önermediği, devleti siyaset dışı yollarla ele geçirme yaklaşımı ve yöntemi anlaşılır hale geliyor.
 
Selahattin Demirtaş, yüzde 9.8 ile HDP’nin oyunu artırırken batı illerimizden de oy alarak Türkiye’nin partisi olma yönünde önemli bir adım attı. Bu sorunların siyasetle çözülmesi açısından umut verici bir gelişme olarak yorumlandı.
 
Cumhurbaşkanlığı seçiminden çatı aday İhsanoğlu da galip çıktığını iddia etti. “Hani tanınmıyordum,? Bir ay çalıştım, yüzde kırka yakın oy aldım” - iki ay çalışsam yüzde seksen mi olurdu, neler neler olmazdı, manasına gelebilecek- yorumlarıyla yine bizleri son kez güldürerek veda etmiş oldu siyasi yaşamına. Gaflarıyla Bahçeli, Kılıçdaroğlu ve beddualarıyla Gülen ve ondan sonra en çok güldüren siyasi kişilik olarak “Ekmek için Ekmeleddin” hafızalarımızda kalacağı muhakkak.
 
Ve muhalefetin inancına göre seçimin mağlubu olan Erdoğan…  Günde üç miting yapacak kadar milleti için kendini heder eden... Hiç bir zaman haksızlık ve zulmün karşısında eğilip bükülmeyen…  Oy avcılığına tenezzül etmeyip ne paralellere ne de darbeci zihniyete eyvallah eden, onlarla mücadelesini korkusuzca sürdüren… Çözüm süreciyle ülkemizi daha aydınlık yarınlara götürmekte kararlı olan… ABD, İsrail ve batıya meydan okuyarak mazlumlara sahip çıkan… İlk kez milletin iradesiyle seçilmiş…
 
Ve bu millete en çok yakışan… Yeni cumhurbaşkanımız, Recep Tayyip Erdoğan, memleketimiz ve tüm İslam alemi için hayırlı olsun. Rabb’im yar ve yardımcısı olsun, diyoruz.