Beklenti, akan bir nehir gibidir. Arttıkça debisi ve coşkusu artar, azaldıkça hızı etkisi azalır. Beklentiye karşı direnmek, akan suya karşı yürümek gibidir.
Beklenti her zaman beklenen ve istenen şekilde sonuçlanmayabilir. Yüksek beklentilerin hayal kırıklığına çıkması olasıdır. Hayal kurmak beklentinin öncüsüdür. Önce hayal eder, hayal dünyamızda kurgularız. Sonra inandırıcı gelirse beklentiye girer ya da geçeriz.
Geleceğe dair hayaller ve beklentilerin çoğu aynıdır. Okuyacağımız okul, seçeceğimiz meslek, toplumsal statü(güya toplumda kölelik ve kast sistemi yok), yaşayacağımız şehir...
Oysaki, bize bahşedilenlerle mutlu olmak en güzeli. Hayatta daha önemli şeyler var. Mutlu olduğumuz şeyler, dostlarımız, sevdiklerimiz ve bize verilen diğer güzellikler. Sahip olduklarımızın kıymetini bilmeliyiz ki, bir hiç uğruna kaybedince onların elemini çekmeyelim. Sağlık gibi, huzur gibi… Aslında mutluluk, mutlu olduğumuz şeylerin çokluğu ile ölçülür. Elde ettiklerimizin çokluğu ile değil.
Gerçekleşmeyen beklentiler, hayal kırıklıkları ile dolu bir yaşam bırakır geride. Gerçekleşmeyen her beklenti, kendimize olan özgüvenden alır götürür. Çoğaldıkça bu durum zayıf bireylere dönüşür insanlar. Güvensiz, tedirgin, ruhsal yönden sağlıksız…
Beklentiler ulaşılabilir olmalıdır. Hedefler kapasitemize göre seçilmelidir. Kendimizi iyi tanımalıyız, iyi analiz etmeliyiz. Çünkü motivasyon azaldıkça, beklentiler günden güne azalır, erir tükenir. Zaman, mekan, şartlar değişir. Gerçekleşen beklentiler bile ilkinin aynısı değildir.
İnsanoğlu aklıselim yaşamalı, gerçekleşmeyen ya da verilmeyenlere takılıp kalmamalı, verilenlerle, elde edebildikleriyle mutlu olabilmeli ya da mutlu olmayı öğrenmeli. Her beklenti gerçekleşecek, her istediği olacak diye bir kaide yok. Nasipten ötesi yok.
Her istediğini elde edenler, günü geldiğinde elde ettiklerinin nasıl umutsuzluğa dönüştüğünü ve etrafını kuşatan kazanma ve elde etme gücünün nasıl yıkıldığına şahit olacaktır. Gerçekleşen beklentiler, hedefleri sürekli büyütecek, yelkenleri sürekli rüzgarla dolduracaktır. Artan beklenti kontrolü kaybetmemize neden olabilir. Ansızın kendimizi bir kenara atılmış, yapayalnız bulabiliriz. Beklentilerin hızlı gerçekleşmesinin etrafımızda oluşturduğu kumdan kaleler hızla yıkılabilir. Kendimizi kumlar altında sıkışmış bulabiliriz.
Halbuki kum taneleri tek başına ne kadar zayıf, ne kadar aciz. Toplanınca bir araya, üstümüze çökünce kumdan kaleler o kum tanecikleri bizi boğabilirler. O Yüzden etraf alabildiğince kalabalık olsa da, yalnızlığa alışmalı, yalnızlığı tatmalı. Çünkü en sonunda kabirde yalnız kalacaksın.
Bazen feda edeceksin hayallerini, beklentilerini, sevdiklerinin uğruna. Bazen vazgeçmeyi bileceksin kendin için. Elde ettiklerin bile senin değilken, niçin üzüleceksin ki elde edemediklerine.
Hayatta çizgileri belirgin çizeceksin fakat kalın çizmeyeceksin. İnsan önce kendini sıfırlamalı, sonra beklentilerini. Samimiyetle çalışıp, çabalamalı ve karşılığında elde ettiğini de lutfu ilahi olarak kabul etmelidir. Beklentilerimizi öldürmeli, olana şükür olmayana nasip deyip geçmelidir.
Beklenti her zaman beklenen ve istenen şekilde sonuçlanmayabilir. Yüksek beklentilerin hayal kırıklığına çıkması olasıdır. Hayal kurmak beklentinin öncüsüdür. Önce hayal eder, hayal dünyamızda kurgularız. Sonra inandırıcı gelirse beklentiye girer ya da geçeriz.
Geleceğe dair hayaller ve beklentilerin çoğu aynıdır. Okuyacağımız okul, seçeceğimiz meslek, toplumsal statü(güya toplumda kölelik ve kast sistemi yok), yaşayacağımız şehir...
Oysaki, bize bahşedilenlerle mutlu olmak en güzeli. Hayatta daha önemli şeyler var. Mutlu olduğumuz şeyler, dostlarımız, sevdiklerimiz ve bize verilen diğer güzellikler. Sahip olduklarımızın kıymetini bilmeliyiz ki, bir hiç uğruna kaybedince onların elemini çekmeyelim. Sağlık gibi, huzur gibi… Aslında mutluluk, mutlu olduğumuz şeylerin çokluğu ile ölçülür. Elde ettiklerimizin çokluğu ile değil.
Gerçekleşmeyen beklentiler, hayal kırıklıkları ile dolu bir yaşam bırakır geride. Gerçekleşmeyen her beklenti, kendimize olan özgüvenden alır götürür. Çoğaldıkça bu durum zayıf bireylere dönüşür insanlar. Güvensiz, tedirgin, ruhsal yönden sağlıksız…
Beklentiler ulaşılabilir olmalıdır. Hedefler kapasitemize göre seçilmelidir. Kendimizi iyi tanımalıyız, iyi analiz etmeliyiz. Çünkü motivasyon azaldıkça, beklentiler günden güne azalır, erir tükenir. Zaman, mekan, şartlar değişir. Gerçekleşen beklentiler bile ilkinin aynısı değildir.
İnsanoğlu aklıselim yaşamalı, gerçekleşmeyen ya da verilmeyenlere takılıp kalmamalı, verilenlerle, elde edebildikleriyle mutlu olabilmeli ya da mutlu olmayı öğrenmeli. Her beklenti gerçekleşecek, her istediği olacak diye bir kaide yok. Nasipten ötesi yok.
Her istediğini elde edenler, günü geldiğinde elde ettiklerinin nasıl umutsuzluğa dönüştüğünü ve etrafını kuşatan kazanma ve elde etme gücünün nasıl yıkıldığına şahit olacaktır. Gerçekleşen beklentiler, hedefleri sürekli büyütecek, yelkenleri sürekli rüzgarla dolduracaktır. Artan beklenti kontrolü kaybetmemize neden olabilir. Ansızın kendimizi bir kenara atılmış, yapayalnız bulabiliriz. Beklentilerin hızlı gerçekleşmesinin etrafımızda oluşturduğu kumdan kaleler hızla yıkılabilir. Kendimizi kumlar altında sıkışmış bulabiliriz.
Halbuki kum taneleri tek başına ne kadar zayıf, ne kadar aciz. Toplanınca bir araya, üstümüze çökünce kumdan kaleler o kum tanecikleri bizi boğabilirler. O Yüzden etraf alabildiğince kalabalık olsa da, yalnızlığa alışmalı, yalnızlığı tatmalı. Çünkü en sonunda kabirde yalnız kalacaksın.
Bazen feda edeceksin hayallerini, beklentilerini, sevdiklerinin uğruna. Bazen vazgeçmeyi bileceksin kendin için. Elde ettiklerin bile senin değilken, niçin üzüleceksin ki elde edemediklerine.
Hayatta çizgileri belirgin çizeceksin fakat kalın çizmeyeceksin. İnsan önce kendini sıfırlamalı, sonra beklentilerini. Samimiyetle çalışıp, çabalamalı ve karşılığında elde ettiğini de lutfu ilahi olarak kabul etmelidir. Beklentilerimizi öldürmeli, olana şükür olmayana nasip deyip geçmelidir.